Kriter’in Ekim Sayısı Çıktı: Sivil Anayasa Şart

|
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) bünyesinde hazırlanan Kriter dergisinin 83. sayısı çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın …
  • Bahar Kalkanı Harekatı'nın 5 Mart (2020) Mutabakatı ile neticelenmesinin ardından Suriye sahasında herhangi bir toprak değişimi yaşanmadı. Sahanın yanı sıra diplomaside de henüz belirgin bir değişim olmasa da Türkiye ile rejim arasında 'normalleşme' olarak anılan bir süreç işletildi. Özellikle Türkiye'deki seçimler öncesinde bir anlamda hızlandırılan diplomasi trafiğinden bugüne değin somut bir gelişme çıkmadı. Geçtiğimiz hafta Beşar Esed'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik "Bizim amacımız Suriye topraklarından çekilmeleri, Erdoğan'ın amacı ise Türkiye'nin Suriye'deki işgalini meşrulaştırmak, bu nedenle Erdoğan'ın koşulları altında, bir görüşme yapılamaz, ben ve Erdoğan neden buluşalım? Meşrubat içmek için mi?" açıklamaları 'normalleşme' sürecine dair soru işaretlerini artırdı. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in son açıklamalarına bakıldığında ise Türkiye'nin görüşmelere hala bir şans vermek istediği görülüyor. Bu nedenle istikamet, uzlaşmacı bir tavırdan yana görünüyor.
  • Gelinen noktada, devletin Suriyeli göçmenlere insanî bakışında bir değişiklik olmasa da başta "güvenlik" sorunu olmak üzere Türkiye'nin geleceğine yönelik risklerin varlığını bertaraf etme adına Suriyeli göçmenlerin "güvenli ve gönüllü geri dönüşü" için devlet çeşitli hazırlıklar yapıyor.
  • Erdoğan'ın Avaza ziyareti dönüşü Suriye-Türkiye-Rusya olarak üçlü adım atılmasından bahsetmesi önemliydi. İstihbarat, savunma ve dışişleri bakanlarının ardından liderlerin bir araya gelmesi teklifini Putin'e ilettiğini söyleyen Erdoğan, Suriye'de yeni bir masanın kurulmasına işaret ediyor.

Bu Konuda Daha Fazla :

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan iki şeyi aynı anda yapıyor. Hem Esed ile 'uygun şartlarda' görüşebileceğini söylüyor hem de Suriye'nin kuzeyinde 'en uygun vakitte' PKK-YPG'ye kara operasyonu yapılacağını vurguluyor.

  • Arap isyanlarından on yıl sonra yapılacak muhasebede hâlâ en önemli ülke kuşkusuz Türkiye. Demokratik tecrübesi ile bu isyanlara örneklik teşkil eden Türkiye, 2013'ten itibaren verdiği mücadele ve 2016 sonrası yeni hamleleri ile de bir başarı hikayesi.

  • 'Otoriterlik' hikâyesine şimdi de 'askeri saldırganlık' masalını ekliyorlar. Yeni söylemin temelinde Türkiye'nin güvenlik çıkarlarını korumak için yürüttüğü askeri operasyonlardan duyulan rahatsızlık var. Ankara'nın Suriye, Libya, Katar, Irak, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'taki askeri varlığını hedef almak var. Erdoğan'ın krizlerde inisiyatif alan liderliği var. Türkiye'nin hamlelerine, inisiyatiflerine duyulan kıskançlık var.

  • Türkiye yüzyılda bir görülecek bir dönüşüm çağına girdi. Ya büyük kazanacak ya da bir yüzyıl daha kaybedecek..

  • Soyut siyasetin imkânlarından yararlanmak, bir politikasızlık tercihidir. Politikasızlıkla da ülke yönetilemez.