Emrah Yorulmaz - Anadolu Ajansı

Siyasal Tecrübelerimiz ve Anayasa Değişikliği Teklifi

67 yıllık demokrasi tarihinde 65 farklı hükûmetin kurulmuş olması bu sistem değişikliğinin gerekçesi için bir başlangıç noktasıdır.

AK Parti’nin MHP ile uzlaşarak Meclis’e sunduğu, cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi öngören anayasa teklifinin birinci tur görüşmeleri tamamlandı. Maalesef ilk turda anayasa değişikliğine karşı çıkan partiler, meseleyi rasyonel zeminde tartışmak yerine, ezbere dayanan ideolojik söylemlerini tekrarladılar. Bununla da yetinmeyip, fiilî olarak teklifin görüşülmesini engellemek için bütün yöntemleri denediler.

Cumhurbaşkanlığı sistemine yapılacak eleştirilerin rasyonel olabilmesi için bir başlangıç noktası gerekiyor. Başlangıç noktası, getirilecek yeni sistemin mevcut Türk tipi parlamenter sistemle karşılaştırılmasına dayanmalıdır. Bunun sebebi ise gayet rasyonel bir argümana dayanıyor. Bir anayasa ve yasa değişikliği durup dururken, keyfe keder olarak gündeme gelmez. Bir ihtiyaca binaen ve mevcut bir sorunu aşmak için yeni bir düzenleme yapılır.

Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişi öngören anayasa değişikliğinin, kırk yıla yakın bir tartışmanın ardından ve siyasal sistemde çokça tekrarlanan krizleri aşmaya dönük hazırlandığını biliyoruz. Bu anlamda, cumhurbaşkanlığı sistemini tasarlayanların hafızasında, geçmişte yaşanan krizlerin tekrar yaşanmamasına yönelik bir çerçevenin olduğu aşikârdır. Siyasal sistem dönüşümü ile ilgili anayasa değişikliğinin her maddesinde bunun izlerini görmek mümkün. Bunların bazılarını sıralayalım:

67 yıllık demokrasi tarihinde 65 farklı hükûmetin kurulmuş olması bu sistem değişikliğinin gerekçesi için bir başlangıç noktasıdır. Siyasal sistem tasarımında, parlamenter sistem içinde bir düzenlemenin değil de; değişikliğin başkanlık modeli üzerinden yapılmasının en önemli gerekçesi budur. Çünkü parlamenter sistem içinde kalınarak yapılacak düzenlemelerin bu sorunu aşmaya yetmeyeceği artık öğrenilmiştir.

2014 yılında doğrudan halkın seçmesine kadar, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sürekli kriz üretmesi, tasarımı yapanların göz önünde bulundurduğu diğer önemli bir unsurdur. 1960 darbesinin ardından, darbecilerin ancak kendi adayları olan Cemal Gürsel’in cumhurbaşkanı seçilmesi kaydıyla, TBMM’nin açılmasına izin verebilecekleri dayatması, siyasetin hafızasındadır. Bunun gerçekleşmesi için siyasi parti liderlerine imzalatılan protokolün ilk maddesi, “partiler, cumhurbaşkanlığı için namzet göstermeyecekler. Gürsel’e oy verilmesi için elden gelen gayreti gruplarında sarf edeceklerdir” şeklindeydi. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesi durumunda yasama organı olan Meclis’in işlevinin azalacağına yönelik itirazları sıralayanlara bunları hatırlatmanın tam zamanıdır.

Cemal Gürsel’in yerine seçilen Cevdet Sunay’ın cumhurbaşkanı olabilmesi için darbecilerin Meclis üzerinde oluşturduğu baskılar unutulmuş değildir. 1973’te Sunay’ın yerine darbecilerin Faruk Gürler’i seçtirmek için siyasal sisteme dönük müdahaleleri; 1980 darbesine gidilen süreçte 5 ay 6 gün süren cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 115. turda da tamamlanamaması; 2007 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde uydurulan 367 krizi, anayasa değişiklik teklifini hazırlayanlara bir anlamda rehber niteliğindedir.

Cumhurbaşkanı ile ilgili yargılama sürecine yönelik anayasa maddesi yazılırken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görevde olduğu dönemde Sincan Savcısı Osman Kaçmaz’ın açtığı dava yine kanun koyucunun dikkate alması gereken bir husustur. Eğer söz konusu dönemde siyaset güçsüz olsaydı bir yolunu bulup, Gül’ü cumhurbaşkanlığından sözde yargılama ile düşürecekleri kesindi.

Parlamenter yasama denetimi ile ilgili tartışma yapılırken, 1961 anayasasının kabulünden bu yana 261 gensorudan sadece ikisinin kabul edildiği unutulmamalıdır. Anayasa değişikliğini tasarlayanlar da bu hususu herhâlde göz önünde bulundurmuşlardır.

Siyasetin güçsüz olduğu dönemlerde, bürokrasinin siyasal iktidarlara karşı oluşturduğu direnci hepimiz biliyoruz. Millete tepeden bakan, işleri yavaşlatan, kayırmacılık ve görev istismarı dâhil yaptığı her türlü işlemden sorumlu tutulamayan bir bürokrasi geleneği, ancak güçlü bir siyasi iktidarla denetlenebilecektir. Bu bağlamda, seçimlerle değiştirebildiğimiz siyaset kurumunun güçlü olmasından zarar gelmez. Anayasa teklifini hazırlayanlar da Türkiye’deki bürokratik vesayetin ne anlama geldiğini epeyce tecrübe eden kişilerdir.

[Sabah, 17 Ocak 2017]

Etiketler: