Sınır Güvenliği Olmadan Ekonomik İstikrar Olmaz

Jeopolitik olaylar ekonomiyi etkiler. Gelişmelerin kısa vadeli bazı negatif yansımalarının olması kaçınılmaz. Sınır güvenliği olmadan ekonomik istikrar olmaz. İdlib’de yaşananların kısa vadeli etkilerini baz alarak değerlendirme yapmamalıyız

Milletimizin başı sağ olsun. Allah şehitlerimize rahmet eylesin. Sınır güvenliğimizi korumanın yanı sıra yeni insani dramları ve mülteci akınlarını önlemeye çalışan bölgedeki askerlerimizin Allah yardımcısı olsun. Böyle durumlarda ekonomi yazmak zor. Ancak, görevimiz gereği yaşananları değerlendirmeliyiz.

Jeopolitik olaylar ekonomiyi etkiler. Bu gibi gelişmelerin kısa vadeli bazı negatif yansımalarının olması kaçınılmaz. Borsa düştü, TL değer kaybetti. Sınır güvenliği olmadan ekonomik istikrar olmaz. Dolayısıyla, İdlib’de yaşananların kısa vadeli etkilerini baz alarak değerlendirme yapmamalıyız. Ekonominin önünde olan bir mevzu var burada. Bu demek değildir ki bir şey yapmayalım. Ekonomi yönetimi ve ilgili kurumlarımız jeopolitik olayların ekonomi üzerine kısa vadeli etkilerini asgari düzeyde tutmak için çeşitli önlemler alacaktır.

BATI TUTUMUNU DEĞİŞTİRMELİ

Finans piyasalarındaki dalgalanma sadece İdlib özelinde yaşananlara bağlı değil. Kovid-19 adlı virüsün başta İtalya olmak üzere Avrupa’da yayılması endişeleri arttırdı. Konuya dair belirsizlikler Amerikan ve Avrupa borsalarında satışı beraberinde getirdi. Gelişmiş ülkelerdeki borsalar 2008’deki küresel finans krizinden sonraki en sert değer kayıplarını yaşadılar. Haliyle bu sert satışlar bizim gibi gelişmekte olan ülke piyasalarını da vurdu.

En başından bu yana Suriye iç savaşına yönelik yanlış adımlar atan Batı’nın tutumunu değiştirmesi şart. Batılı ülkelerin, bölgenin istikrarı için Soçi Mutabakatı’nın korunması veya benzer makul bir çözümün ortaya çıkmasına yönelik diplomatik ve gerekirse fiili destekte bulunmaları gerekiyor. Zira bölgenin istikrarı birçok açıdan Avrupa ülkeleri için hayati önem taşıyor. İdlib’deki durumun çözüme kavuşturulmaması halinde Türkiye artık mülteci akınlarını tek başına göğüsleyemez. Uluslararası camia ayrıca virüsle ilgili iki riskin patlak vermemesi için de yoğun efor sarf etmeli: Virüsün nisan-mayıs dönemine kadar kontrol altına alınması ve son 25 yılın en kanlı iç savaşının yaşandığı Suriye’ye sıçramasının önüne geçilmesi.

3. Çeyrek Büyümesine Katkılar
KARAMSAR TAHMİNLER TUTMADI

Birçok ekonomist ve kurum Türkiye’nin 2019’da negatif büyüme yaşayacağını tahmin ediyordu. Ekonominin yüzde 2-3 oranında daralacağını düşünenler dahi vardı. Karamsar tahminler tutmadı. Türkiye ekonomisi yılın başında resesyon yaşasa da ikinci yarıda toparladı. Büyüme dördüncü çeyrekte yüzde 6 geldi. Yılın genelinde yüzde 0.9’luk bir büyüme yaşadık.

Bu rakamın Türkiye’nin potansiyelinin oldukça altında olduğunu kimse inkar etmiyor. Ama büyük bir kur şokuyla sarsılan bir ekonominin yılı pozitif büyüme ile sonlandırması da göz ardı edilemeyecek bir performanstır.

Yılın ilk yarısında ihracat, ekonomiyi ayakta tutmaya çalıştı. İkinci yarıda ise artan iç talep büyümeyi pozitife taşıdı. Durgunluk dönemlerinde ana akım iktisat politikaları çözüm üretmekte yetersiz kalıyor. Dolayısıyla ekonomi yönetimi geleneksel olmayan ve deneysel politikalarla ekonominin direncini yüksek tutmaya çalıştı. Bazı yan etkileri olsa da bu politikalar, günün sonunda ekonomiyi düzlüğe çıkarmada başarılı oldu.

Stoklardaki artış ve hanehalkı tüketim harcamaları son çeyrekte büyümeyi ateşledi. Yılın ilk yarısında sert daralan yatırım harcamaları son çeyrekte en azından sıfır noktasına yaklaştı. İthalattaki hızlı artış büyümeyi aşağıya çekti. İhracat ise büyümeye sınırlı bir katkı verdi. Sektörlere bakıldığında ise sanayi ve hizmetlerdeki canlanmanın büyüme rakamlarında kendini hissettirdiği görülüyor.

2020’DE İÇ TALEP LOKOMOTİF OLACAK

Bu yıl net ihracatın büyümeye pozitif katkı vermesi zor. Ocak rakamları buna dair ilk sinyalleri verdi. Ocak’ta dış ticaret açığı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 94 arttı. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 85.8’den 76.8’e indi. İç talep 2020’de büyümenin lokomotifi olacak. Ancak, tüketici kredilerinin çok hızlı artmaması ve iç talebin makro istikrara yönelik risk teşkil etmemesi için kontrol mekanizmaları devrede tutulmalı. Çok sayıdaki belirsizlikten dolayı yılın geneline dair büyüme tahmini yapmak zor. Öncü göstergeler ve baz etkisi hesaba katıldığında şu an için 2020’de büyümenin yüzde 3.5-4 bandının altına inmeyeceği görülüyor. Büyümenin yüzde 5’e doğru yükselmesi virüsün küresel ekonomiye etkilerine ve jeopolitik gelişmelere bağlı olacak gibi duruyor.

[Sabah, 1 Mart 2020]

Etiketler: