Seçim Sonrası Ekonomide Yapısal Dönüşüm Adımları

Türkiye son beş yılda yedi kez sandığa gitti. Seçimlerin yanı sıra bu dönemde yaşanan iç ve dış şoklardan dolayı odağın iç siyaset ve dış politikaya kayması neticesinde ekonomide gerçekleştirmesi gereken reformlara yeteri kadar enerji aktarılamadı. Seçimler artık geride kaldı. Önümüzde seçimsiz 4,5 yıl var.

Türkiye son beş yılda yedi kez sandığa gitti. Seçimlerin yanı sıra bu dönemde yaşanan iç ve dış şoklardan dolayı odağın iç siyaset ve dış politikaya kayması neticesinde ekonomide gerçekleştirmesi gereken reformlara yeteri kadar enerji aktarılamadı. Seçimler artık geride kaldı. Önümüzde seçimsiz 4,5 yıl var.

Türkiye bu dönemi verimli değerlendiremezse orta gelir tuzağından kurtulamama riski ile karşılaşabilir. Öte yandan eğer bu 4,5 yılı seçici, koordineli, öngörülebilir ve kapsayıcı politikalar uygulayarak geçirebilirse Türkiye’nin orta vadede kalkınmada lig atlaması hiç de sürpriz olmaz.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak kritik öneme sahip bu dönemin ilk yapısal dönüşüm adımlarını Çarşamba düzenlediği basın toplantısıyla tanıttı. İlk konu başlığı finans sektörü üzerineydi. Geçen yıl yaşanan kur şokunun şirket bilançoları ve bankacılık sektörü göstergeleri üzerindeki negatif etkilerini azaltmaya yönelik adımlar atılmaya devam ediliyor. Hazine ve Maliye Bakanlığıihraç edeceği 28 milyar TL tutarındaki DİBS’leri aktarma yoluyla kamu bankalarının sermayesini güçlendirecek. Sorunlu kredilerin mevcut oranı şu an için ciddi bir problem teşkil etmese de gelecekteki olası riskler göz önünde bulundurularak kamunun konuyla ilgili çalışmaları sürdürdüğü belirtildi. Bu bağlamda konkordato ve özel sektörün kredi yapılandırılmasına dair daha etkin ve kapsamlı bir yasal çerçevenin oluşturulmaya çalışıldığına dair sinyal verildi. Enerji ve inşaat gibi sorunlu kredilerin yüksek olduğu iki sektörde bir borç-hisse takası modeli üzerine çalışmalar yapılıyor. Üzerine çalışılan modelde kamunun kaynak koyan değil sistemi düzenleyen oyuncu olmayı tercih ettiği anlaşılıyor.

Bankacılık sektöründe toplam 100 milyon TL ve üzeri riski olan şirketlerden kapsamlı bir mali denetim raporu istenmesi ve ulusal kredi derecelendirme kuruluşuna yönelik yapılan çalışmaların hızlandırılması bundan sonra şirketlerin kredi piyasalarına erişmeleri için finansal risk yönetimine daha fazla önem vermesini zorunlu kılacak. Bu iki politika düzgün işletilirse şirketlerin bilinçsiz bir şekilde yönetemeyecekleri miktarda kredi almaları zorlaşmış olacak. Bunlar finansal istikrara katkı sağlayacak önemli hamleler. Finans piyasasının düzgün işlemesine yönelik bir başka adım da Sigortacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumunun kurulmasına karar verilmesi oldu.

Basın toplantısında vergi sistemi reformuna dair bazı detaylar da paylaşıldı. Bu kapsamda muafiyet ve istisnaların sayısının azaltılması, dolaysız vergilerde oranların ve vergi dilimlerinin gözden geçirilmesi ve dolaylı vergilerin vergi gelirleri içerisindeki payının azaltılması gibi atılması planlanan adımlar sistemin sadeleştirilmesi ve vergi adaletinin sağlanması için önem arz ediyor. Bu reformların hayata geçirilmesinin 2020-2021 dönemini bulacağı öngörülüyor.

Toplantıdaki bir diğer gündem maddesi üretim ekonomisiydi. YEP’in ekonomik dönüşüm ayağı kapsamında tarım ve imalat sanayiine yönelik politikalara ilgili bakanlıklarca son şekli verilmeye çalışılıyor. Sera A.Ş.’nin kurulmasına yönelik karar ve küçükbaş hayvancılığa verilen desteklerin arttırılması tarıma dair atılan mevcut somut adımlar. Tarım politikaları kapsamında yeni hal yasası, teşvik sisteminin reformu ve tarım üreticisinin pazara erişimini kolaylaştırmaya yönelik hamlelerin detayları önümüzdeki ay ortaya konulacak. Sanayide hangi sektörlere ve teknolojilere yoğunlaşılacağı ve bunların hangi politika araçları ile destekleneceğini netlik kazanmasını beklenen bir başka reform ayağı. “Sanayi Yerlileştirme Programı” kapsamında desteklenecek 300 ürünün Mayıs’ta açıklanacağı duyuruldu.

Türkiye her sektörü ve teknolojiyi destekleyerek hepsinden aynı anda verim alabilecek kadar finansal kaynağı, beşeri sermayesi ve altyapısı olmadığını bilerek seçici politikalar vasıtasıyla yola daha sağlam adımlarla devam edilmeli. Türkiye bu yolu tercih ederek belki önümüzdeki 4-5 yıl ortalama yüzde 3 gibi ılımlı bir büyümeye performansı göstermeye razı olması gerekebilir ama gelişen sektörler ve teknolojilerin diğerlerini beslemesiyle birlikte büyüme uzun vadede daha yüksek seviyelere sürdürülebilir bir şekilde çıkarılabilir. Bu sayede ayrıca enflasyon ve cari açık sadece talep daralmasına bağlı olmadan yapısal boyutta düşürülebilir.

[Sabah, 13 Nisan 2019]

Etiketler: