Rusya-Ukrayna Krizinin Medyaya Yansıması: Kaybedeni Olmayan Savaş

Sosyal medyanın, dezenformasyonu kolaylaştırıcı rolüyle birlikte günümüzde gerçek ile kurgu arasındaki ayrım da önemini giderek yitirmektedir.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi ikinci ayına girdi ve şimdiden hafızalarda kanlı ve acımasız bir savaş olarak yer edindi. Çocuk ve kadınların oluşturduğu mülteci konvoyları, yerle bir edilmiş şehir manzaraları ve savaş suçu olarak tanımlanabilecek vahşet görüntüleri bu işgalin acımasızlığını gözler önüne seriyor. Medya üzerinden yürütülen mücadele ise savaşın önemli bir ayağını oluşturuyor. Rusya tarafı, egemen bir devlet olarak görmediği Ukrayna’da NATO’nun genişlemesini durdurmak ve ülkeyi Neo-Nazilerden temizlemek amacıyla özel bir operasyon yürüttüğü söylemini kullanıyor. Bu iddialarını destekleyecek çeşitli içerikleri farklı mecralarda dolaşıma sokuyor. Ukrayna tarafı ise Batılı değerleri benimseyen bir ülke olarak baskıcı, totaliter bir devletin işgal girişimine karşı kahramanca mücadele ettiğini vurguluyor. Batılı devletler ise, uyguladıkları yaptırım paketleri ile Rusya’nın gücünü kırdıklarını ve artık daha zayıf bir Rusya’nın olduğunu iddia ediyor. Medyada üretilen bu söylemlere bakıldığında Rusya-Ukrayna krizi, kaybedeni olmayan bir savaş izlenimi veriyor. Peki binlerce sivil hayatını kaybederken ve dünya daha büyük bir çatışma riskiyle karşılaşırken, nasıl oluyor da tarafların her biri kazanan taraf oluyor?

POST-TRUTH ÇAĞDA SAVAŞI İZLEMEK

Körfez Savaşı televizyonlardan canlı olarak yayınlanan bir savaş olarak tarihe geçmişti. Daha sonra Arap Baharı hareketi sosyal medyadan yayınlanan bir devrim olarak nitelendirilmişti. Rusya-Ukrayna savaşı ise sosyal medyada yayınlanan ilk savaş olmasa da kullanıcılardan en çok “etkileşim alan” savaş olduğu iddia edilebilir. Artık dünya genelinde izleyiciler savaşı sadece izlemekle yetinmiyorlar aynı zamanda savaş hakkında içerik üreterek savaşın medyadaki boyutunun bir parçası haline geliyorlar. Medya, izleyicileri savaş hakkında bilgilendirmenin yanı sıra onları savaşın birer silahı haline getiriyor. Örneğin; Suriyeli bir rejim muhalifi Rusya’nın Suriye’deki ve Ukrayna’daki saldırılarını karşılaştırdığı bir caps ile Ukrayna’ya destek veriyor. Çinli bir kullanıcı TikTok platformuna yüklediği NATO’nun Afganistan’daki suçlarını gösteren bir video ile Rusya’nın anlatısını destekleyebiliyor. Tesla ve SpaceX kurucusu Elon Musk Twitter üzerinden Putin’e teke tek dövüş için düello teklifinde bulunuyor ve sosyal medyada tartışma yaratıyor. Avrupa ülkelerindeki Neo-Nazi gruplar Telegram gruplarını kullanarak organize oluyor ve yeni üyeler kazanıyor. Bu sırada Ukraynalı askerler Türk yapımı Bayraktar üzerine yazdıkları şarkıya klip çekerek sosyal medyada beğeni topluyor. Tüm bu etkileşim çılgınlığı içerisinde kullanıcılar bir yandan da sivil kayıplara ve işlenen insanlık suçlarına tepki göstermeyi ihmal etmiyor.

Savaşın başından itibaren çok sayıda sahte görüntü ve bilgi sosyal medya üzerinden dolaşıma sokuldu ve bu bilgilerin bazıları televizyon ekranlarına yansıdı.

KURGU VE GERÇEK ARASINDA HABERLER

Medyanın sahadaki gerçekliği aktarmak yerine onun bozulmuş bir versiyonunu ekranlara taşıdığı kabul edilmektedir. Rusya-Ukrayna savaşı da bunun sıradan bir örneğidir. Sosyal medyanın, dezenformasyonu kolaylaştırıcı rolüyle birlikte günümüzde gerçek ile kurgu arasındaki ayrım da önemini giderek yitirmektedir. Bu koşullar altında izleyicilerin/kullanıcıların gerçek bilgiye ulaşması daha da sorunlu hale gelmektedir. Bu noktada Türk medyasının Rusya-Ukrayna savaşı sırasında önemli bir rol üstlendiği söylemek mümkündür. Savaşın başlangıcından itibaren Ukrayna’da sahada görev yapan Türk gazeteciler, yaşanan trajediyi farklı bir perspektifle yansıtabilmiştir. Batı medyasının bir bölümü savaşın daha da şiddetlenmesi üzerine hikayeler üretirken bir kesimi ise insani krizi ırkçı/ayrımcı bir gözlükle aktarmıştır. Türkiye’nin Rusya-Ukrayna savaşında barışı tesis etmek üzere gösterdiği samimi çabalar ve Türk kamuoyunun bu duruşu desteklemesi, farklı bir perspektif yaratmaktadır. Bu perspektife göre bu savaş devam ettiği müddetçe savaşan tarafların hepsi kaybedecektir ve aynı zamanda bölge ve dünya daha büyük bir istikrarsızlığa doğru sürüklenecektir. Barışa giden yol da bu bakış açısından geçmektedir.

Filmlerinde oynadığı karakterlerle Rusya dahil birçok ülkede izleyicilerin “kahramanı” haline gelen Amerikalı ünlü oyuncu Arnold Schwarzenegger, Rus halkına “nasıl kahraman olunacağını” anlatıyor.

[Sabah, 9 Nisan 2022]

Etiketler: