Peşmerge mi Haşdi Şabi mi?!

Herkesin derdi bu memleketin halinin ahvalinin önünde. Yaşadığımız yerden habersiziz gibi!

Başlığı görünce aklı başında olan her insanın ilk tepkisi “bu ne biçim soru” diye mırıldanmak olacaktır.

Maalesef son birkaç gündür medyada dönen tartışmalara bakınca hangi tarafı tutsak diye kıvranıp durduğumuzu görüyoruz.

Bu durumda Türkiye’yi merkeze alarak konuşmak zor bir meşgale oluyor. Kamuoyu sanki ikiye bölünmüş durumda. Barzani’yi mi kollayalım yoksa İran’ın çıkarlarını mı gözetelim. Ümmet, millet, memleket, kardeşlik, demokrasi, laiklik lafızları gırla gidiyor ama ortada bir Türkiye yok. Herkesin derdi bu memleketin halinin ahvalinin önünde. Yaşadığımız yerden habersiziz gibi.

Referandum konusunda Barzani’nin argümanlarını canhıraş savunanlar şimdi de başka kisveler altında bu tavırlarını devam ettirmenin peşinde. Kimi vicdancı kimi ümmetçi kimisi de evrensel değerler adına konuşacak. Dahası Türkiye’yi meselenin arkasına sürüklemeye ve çatışmanın bir tarafı kılmaya gayret ettiler ve edecekler.

Barzani’nin kazanımlarını garantiye almak için ümmetçilik devreye giriyor. Türkiye’deki Kürtler hatırlanıveriyor. Birtakım aklı evveller Kürtlerin Sünni olduğunu da dile getirdi. Aksi bir şey söyleyince de ırkçı, milliyetçi filan oluyorsunuz.

Haşdi Şabi’yi kollayanlara karşı sesinizi çıkarınca da mezhepçi oluyorsunuz. Hemen Irak’ta kaç Türkmen’in Şii olduğunu hatırlatıyorlar. Haşdi Şabi’nin bunları DEAŞ’tan nasıl koruduklarını filan dile getiriyorlar.

Referandumdan önce başlayan bu tavır şimdi de devam ediyor. Konuşmaya talip olanların bir kısmı memleketi İran tarafına öbür kısmı Barzani’ye doğru çekiştiriyor. Bu meselede sorumsuzca davranan taraflara tek bir kelime etmek yok. Herkes haklı bir tek Türkiye yanlış yapıyor.

Türkiye’nin ve Müslüman ahalinin maslahatını gözetmek marjinallik olarak yaftalanıyor.

Günlerce referandumun ne getirip ne götüreceğini konuştuk. Defalarca uyarılar yapıldı. Barzani yönetimi hiç bir uyarıyı dikkate almayarak referandumu oldu bittiye getirmeye çalıştı. Hala bu konuda ısrar ediyor. Hem resmi ağızlar hem de kamuoyu referandumda ısrar etmenin çatışmadan başka bir sonuç doğurmayacağını dile getirdiler. Hem Irak merkezi hükümeti hem de Türkiye ve İran gibi meselenin birincil tarafı olan bölge ülkeleri endişelerini dile getirdi. Yetmedi, alacakları önlemleri açıktan ifade ettiler. Ama nafile.

Şimdi çatışmalar başladı. Irak ordusuna bağlı kuvvetler ve milis güçler Kerkük’e yüklenmeye başladı. Olan yine sıradan ahaliye olacak. Yüzbinlerce kişinin yollara düştüğüne dair resimler medyaya yansıdı bile.

Ucu açık bir döneme girdik maalesef. Daha düne kadar Barzani ile kanlı bıçaklı olan PKK’nın Kerkük’e girdiği söyleniyor. Orda kimlere saldıracak bilinmiyor. Yine de önümüzdeki filmin bazı enstantanelerini şimdiden görebiliyoruz. Ahali yollarda perişan olacak. Çatışma kuzeye doğru geldikçe sınırımıza mülteci yığılacak. Buyursunlar gelsinler, dert değil.

Ama marjinal grupların yapacağı katliamlar yine Türkiye’ye yansıtılacak. Peşmerge ya da PKK’lılar ölünce Türkiye’de ayaklanma çağrıları yapılacak. 6-8 Ekim’de olduğu gibi. Şiiler ölünce Alevilerin güvende olmadığı filan dile getirilecek. Ve bütün bunlar meseleye ilişkin en akl-ı selim davranan bu memlekette yaşanacak.

Peki, bu süreçte biz neyi tartışmaya devam edeceğiz? İran mı haklı Barzani mi sorusuna cevap bulmak için. Bu atmosferde din düşmanlarına da gün doğacak. Mezhepçiliği filan söz konusu edip dine saldıracaklar.

Yine herkes haklı olacak. İran da haklı, Barzani de, laikler de haklı evrensel değerlerciler de. Amerika imdada yetişmek için zaten kenarda bekliyor olacak.

Türkiye herhangi bir adım attığında da ortalığı biz karıştırmış olacağız!

Maalesef durum budur.

Başka zaman analiz de yaparız.

[Fikriyat, 16 Ekim 2017]

Etiketler: