Pentagon’un Türkiye Raporu ne Söylüyor?

Pentagon'un Türkiye'nin tezlerini en azından anlayabildiğine dair bir algı oluşuyor. Ancak durum bu kadar net değil.

Geçtiğimiz hafta Pentagon Amerikan Kongresi’ne Türkiye’ye ilişkin bir rapor sundu.

Aslında raporun hazırlanma süreci yeni değil.

Pentagon bütçesinin hazırlandığı yaz aylarında Türk-Amerikan ilişkileri en kötü günlerini yaşıyordu. İlişkilerin bu raddeye gelmesinin sebepleri malum.

ABD’nin PYD’ye sağladığı destek, FETÖ’yü koruması, Trump’ın Kudüs kararı, Türkiye’nin S-400 alımına ilişkin tutumu gibi konulardan dolayı gerginlik tırmanırken Brunson krizi karşılıklı yaptırımların devreye sokulmasına yol açmıştı.

Tam da bu sırada hem Temsilciler Meclisi hem de Kongre Pentagon’un bütçesini görüşürken F-35 savaş uçaklarının teslimatının geçici olarak durdurulmasını ve Pentagon’dan bu konu ile ilgili ayrıntılı bir rapor hazırlanmasını istedi.

Pentagon raporu hazırladı ve 15 Kasım’da Kongre’ye sundu.

İçeriğinden iki gün önce haberdar olduğumuz raporun arka planı kısaca böyle.

PEKİ, RAPORUN İÇERİĞİNDE NE VAR?

Rapor doğal olarak Türkiye’nin üretim ortağı olduğu F-35 savaş uçaklarını merkeze almış. Türkiye’nin hangi gerekçe ile olursa olsun F-35 projesinden dışlanmasının yaratacağı sakıncalara yapılan vurgu dikkat çekici. Buna göre proje hem aksayacak hem de projeden elde edilmesi beklenen ekonomik gelir önemli ölçüde düşecek.

Raporun içeriği yalnızca F-35 projesinden ibaret değil. Aynı zamanda Türk-Amerikan ilişkilerinin son dönemini gayet iyi yansıtıyor.

Raporun kamuoyuna yansıyan kısmında Türkiye’nin ABD için neden hala önemli olduğu sorusuna verilen cevap dikkat çekici. Bir başka deyişle rapor Türkiye’nin ABD çıkarları doğrultusunda nerde durduğu, ne anlam ifade ettiği üzerinden kurgulanmış.

Pentagon Türkiye’nin jeostratejik konumu ve ordusunu ön plana çıkarmış. Bu konudaki yorumlar Pentagon’un Soğuk Savaş dönemine benzer reflekslerle Rusya’ya karşı teyakkuzda olduğuna işaret ediyor.

Soğuk Savaş sonrasında başlıca tehdit olarak ortaya çıkan revizyonist güçlerin (muhtemelen İran ve Rusya kastediliyor) dengelenmesi açısından da Türkiye’ye atfedilen rol bir başka önemli konu.

Türkiye’nin GSYİH’nın % 2’lik kısmını silahlanmaya ayıracağına dair ifade ise Trump’ın yatıştırılması ve ikna edilmesi için dile getirilmiş bir argüman gibi duruyor. ABD’nin Türkiye’deki askeri varlığı ise bir başka vurgulanan konu.

Türkiye’den yana oluşan rahatsızlık konuları ise S-400 Hava savunma sisteminin alımı konusundaki ısrarı, ABD’nin diplomatik misyonlarında çalışan personelin tutuklanması (bunların FETÖ ile ilişkileri ve casusluk faaliyetleri göz ardı ediliyor), İran ve Rusya ile belli konularda sağlanan işbirliği. Bunların gerekçeleri de özet bir şekilde sıralanmış. ABD’nin YPG ile işbirliği yapması, FETÖ’yü koruması ve hava savunma sistemi edinimi konusundaki arayışına cevap verilmemesinin Türkiye tarafından birer gerekçe olarak kullanıldığı dile getirilmiş.

Rapor, Türkiye’nin endişelerinin bertaraf edilmesi için Kongre’nin onay vereceği bir “güvenlik paketinin” hazırlandığını da dile getiriyor. Ancak bu paketin içeriğinden söz edilmiyor.

Bu tabloya bakıldığında Pentagon’un Türkiye’nin tezlerini en azından anlayabildiğine dair bir algı oluşuyor. Ancak durum bu kadar net değil.

Türkiye hala kullanışlı olduğu için yatıştırılması gereken bir ülke olarak değerlendiriliyor.

Halbuki Türkiye’nin beklentisi yalnızca bazı taleplerinin karşılanmasından ibaret değil. Türkiye mevcut güç dağılımında bir ortak olduğunu haklı gerekçelerle dile getiriyor.

Terörle mücadelede, ortak savunma ve güvenlik konularında, bölgesel meselelerde ABD’nin Türkiye’den yana dile getirdiği beklentiler ile Türkiye’ye bakışı arasında ciddi bir düzey farklılığı bulunmakta.

Bu makas kapanmadıkça ilişkilerin normalleşmesi oldukça zor.

Pentagon’un raporu özellikle Türkiye karşıtlığı ile maruf bazı senatör, akademisyen ve yorumcuların yersizliğini göstermesi açısından önemli. Zira henüz geçtiğimiz hafta “Türkiye uzmanı” olarak geçinen yorumcular, -raporun yansıttığı pozitif havanın aksine- ABD’nin Türkiye ile ilişkilerini tamamen kesmesi gerektiğini dile getirmişti.

[Fikriyat, 30 Kasım 2018]

Etiketler: