ABD Başkanı Donald Trump (sağda) ile Kuzey Kore lideri Kim Jong-un (solda), Singapur'daki tarihi zirvede ilk kez bir araya geldi. Görüşme öncesinde ABD Başkanı Trump ile Kuzey Kore lideri Kim, zirvenin yapıldığı Singapur'un Sentosa Adası'ndaki Capella Otel'de ABD ve Kuzey Kore bayraklarının önünde tokalaşarak objektiflere poz verdi. ( Singapur I·letişim ve Bilgi Bakanlığı - Anadolu Ajansı )

Nükleer Barış

İki çılgın adam dünyayı savaşa ve hatta nükleer bir yok oluşa sürükleyebilirdi...

DÜN Amerikan Başkanı’yla Kuzey Kore lideri el sıkıştı.
Onlarca yılın sonunda Amerika Kore’ye yönelik siyasetini değiştirdi. Halbuki herkes korku içindeydi. Trump gibi bir liderin Kim gibi bir düşmanla karşı karşıya geldiğinde çatışmanın kaçınılmaz olduğu düşünülüyordu. İki çılgın adam dünyayı savaşa ve hatta nükleer bir yok oluşa sürükleyebilirdi.
Ama hiç de öyle olmadı. Aksine bu iki çılgın adam kendinden önceki rasyonel siyasetçilerin veremediği barış pozunu verdi. Obama ve Clinton gibi barışın dilini kullanan Amerikan başkanları bu konuda adım bile atamamıştı. Sadece eski ve bildik boykot siyasetini uygulamaktan başka bir şey yapamadılar. Halbuki boykot siyaseti yetmiyordu. Kuzey Kore’nin nükleer silah geliştirmesine engel olmuyordu. Gün geldi. Kuzey Kore nükleer silahı elde etti. Ve defalarca test etti. Amerikan tarafının ise kınamadan öte yapabileceği yoktu.
Peki nasıl oldu da bu iki çılgın adam el sıkıştı? Trump gerçekten diğer Amerikan başkanlarından daha mı becerikli? Tabii ki hayır. Bu resmin ortaya çıkışını ne Kim sağladı ne de Trump. Bunun arkasında barışçıl bir zihin, iyi niyetli bir plan da yok.
Olan kısaca şudur. Amerika uzun yıllar Kuzey Kore’yi yola getirmek istedi. Ama Kuzey Kore nükleer silahları ele geçirdiği günden bu yana kontrol edilemez hale gelmişti.
Nükleer silahlara sahip bir ülkeyi işgal edemezsiniz. Vuramazsınız.
Amerika askeri açıdan ne kadar güçlü olursa olsun, savaş başladığında bir nükleer silah patlaması olma ihtimali bile savaştan vazgeçilmesi için yeterli oldu. Saddam Hüseyin‘in veya Kaddafi‘nin nükleer silahı olsa Amerika onlara da saldıramazdı. Onları da kabullenmek zorunda kalırdı.
Nükleer silahlar böyledir. Bir tarafta var diğer tarafta yoksa patlayabilir.
Ama iki tarafta birden varsa, patlamaz, patlayamaz. Dünyanın en çılgın liderleri bile yapamaz. Çılgınlar dahi kendini de otomatik olarak yok edecek bir silahın düğmesine basamaz. Bunca yıldır kimse basamadı. Mesela Soğuk Savaş boyunca taraflar binlerce nükleer başlık üretti. Ancak bırakın nükleer savaşı konvansiyonel savaş bile olmadı. Benzer şekilde Hindistan ve Pakistan da nükleer güç olduktan sonra savaşmaz oldular.
Kuzey Kore nükleer güç olduğundan bu yana mesele zaten buraya varacaktı.
Trump sadece bunu kabul eden Amerikan başkanı oldu. Çünkü Trump ucuz başarı hikayelerini seviyor.
Bu konuda da önce sesi yükseltti sonra bir başarı elde etmiş numarası yapıyor.
Halbuki yaptığı, kabullenmekten öte başka birşey değil.
Şimdi bu resim herkes için bir gösterge oldu. Bağımsızlık ve güvenlik arayışına katkısı ortaya çıktı. Nükleer silah bunun ilk ve en önemli şartı. Maalesef yıllardır Türkiye’de bu ihtiyaç hep göz ardı edilmiş. Batı ittifakının bir parçası olarak Batı’ya bağımlılık çerçevesinde nükleer enerjiye yatırım yapılmamış.
Şimdi ilk kez nükleer enerji tesisleri kuruluyor.
Öncelikle barışçıl enerji üretimi yapılacak. Ancak uzun vadede Türkiye kendisini silah kapasitesi geliştirebilecek bir konuma hazırlamak zorunda. Büyük bir güç olmanın ayrılmaz parçası olan nükleer enerjiye yönelik yatırımları öncelemek lazım..

[Takvim, 13 Haziran 2018]

Etiketler: