Muhalefet Niçin Siyasal Kutuplaşmaya Yatırım Yapıyor?

Muhalefet partileri kendi içindeki bu zorlu süreçleri kutuplaştırma siyasetini derinleştirerek aşacağını düşünüyorlar. 

CHP’nin öncülük ettiği muhalefet partileri, 2018 seçimleri öncesi uzun bir süre iktidarın toplumu kutuplaştırarak seçimleri kazandığını iddia etti. 2019 yerel seçimlerinde bir taraftan iktidar kanadına yönelik bu iddialarını sürdürürken, diğer taraftan ikili bir taktiği devreye soktu.

Taktiğin bir tarafında, “radikal sevgi” ve “toplumsal kucaklaşma” gibi söylemler sürekli tekrar edilirken, diğer tarafında, muhalefetin bazı aktörleri tarafından ve özellikle muhalefet yanlısı medya ve sosyal medyalarda iktidarı destekleyen kesimlere en ağır ithamlar yönetildi. Aslında, muhalefet kanadında, “kucaklaşma” söylemi ve “kutuplaştırma” taktiği bir iş bölümüne dayanıyordu.

Millet ittifakının belediye başkan adayları ve yöneticileri, kucaklaşma söylemini öne çıkarırken, çoklu aktörlük üzerinden alt düzeyde ise iktidarı destekleyenlere karşı “denize dökme” ve “sözde cumhurbaşkanı” söylemlerinde olduğu gibi hedeflenmiş bir dil kullanıldı.

Muhalefeti ve özellikle CHP’yi ikili bir dil kullanmaya zorlayan saik, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesinden sonra yüzde 50+1’e ulaşmanın gerekliliğiydi. Çünkü, seçmen kümelerinin çoğunluğunun sağ siyasal yönelime sahip olduğu dikkate alındığında CHP’nin bu seçmen kitlelerine ulaşmadan seçim kazanması zordu. O seçmen kümelerinin içinde -Erdoğan’ın ikili seçimleri yüzde ellinin üzerinde oy alarak kazandığı düşünüldüğünde- hayatında en az bir kez AK Parti’ye oy vermiş seçmenler çoğunluktaydı.

Diğer taraftan muhalefet, kendi tabanının konsolide edilmesi ve sandığa götürülebilmesi için sert kutuplaşma siyasetine başvurulması gerektiğinin de farkındaydı. Dolayısıyla Millet İttifakı partileri yerel seçimlerde, çoklu aktörlüğün imkanlarından yararlanarak, kutuplaştırıcı dilden hiç de geri durmadılar.

Muhalefetin bugün için siyaset diline bakıldığında 2023 seçimleri için kutuplaştırma siyasetine özel bir yatırım yaptığı aşikar. Yaşanan her kritik gelişmede muhalefetin bir kısmı sürekli “sokağa dökülmeyi” işaret ederken, liderlik düzeyinde ise iktidarın “savaş narası” ile suçlanması ve “bizim kitabımızda sokağa çıkmak yok” açıklamasının yapılması önümüzdeki süreçte kullanılacak siyaset taktiğinin ipuçlarını veriyor.

Millet İttifakı’nın 2018 sonrası denediği ve tuttuğunu varsaydığı kademelendirilmiş iki farklı söylemi 2023’e kadar sürdüreceği anlaşılıyor. Son dönemde bir taraftan “helalleşme” ve “muhafazakar dindar çevreleri endişelendirmeyelim” söylemi kullanılırken, diğer taraftan muhafazakar dindar çevrelere yönelik 28 Şubat süreci ve öncesini hatırlatan “ortaçağ zihniyeti” ifadesinde olduğu gibi nefret dilinin aynı anda yürürlüğe konması bu ikili siyaset taktiğinin bariz göstergesi.

CHP, 6+1 olarak ifade edilen partileri blok olarak 2023’e taşımanın zorluğunun farkında. Bu partilerin tabanlarının ideolojik ve kimlik olarak birbirinden çok farklı olduğunu söylemeye gerek bile yok. Şimdilik, ittifakın geleceği için partiler düzeyinde “kimliksizleşmeyi” bir tercih olarak kullanıyorlar. Farklılıkları 2023 seçimleri sonrasına atmak için özel bir çaba var. İç ve dış politikaya dair meselelerde mümkün olduğu kadar farklılaşabilecek pozisyonlarını öteliyorlar.

Örneğin, CHP’li bir milletvekilinin dindar muhafazakar çevrelere yönelik “ortaçağ zihniyeti” suçlamasını ve Müslümanlara yönelik bu ağır ithamı, Milli Görüş’ün devamı olduğunu söyleyen Saadet Partisi, CHP’nin adını bile anmadan kerhen bir açıklama ile geçiştirmeyi tercih edebiliyor.

Millet İttifakı partileri ve bunlara eklemlenen diğer partiler iktidar blokuna karşı şu ana kadar birlikte görüntü verdiler. Bu birlikteliğe zarar gelmemesi için, erken seçim tartışmasını ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş arayışını bir strateji olarak gündemde tuttular. Her an seçim olabilir endişesini tedavülde tutarak ayrışılabilecek diğer konular perdelendi. Güçlendirilmiş parlamenter sistem üzerinde ortaklaşma söylemi ile birliktelik sürdürüldü. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, geçtiğimiz yıl içinde, Cumhur İttifakı’nı “stratejik“, Millet İttifakı’nı ise bir “proje” ittifak olarak tanımlamıştı. Dolayısıyla, iktidar karşıtlığı üzerinden projelenen bir ittifakın 2023’e kadar birlikteliğinin sürdürülmesi kuşkusuz bu tip taktikleri zorunlu kılıyordu.

2023 seçimlerine giderek yaklaşıyoruz. Böyle olunca, erken seçim tartışmasının daha fazla sürdürülmesi Millet İttifakı açısından anlamsızlaşıyor. Güçlendirilmiş parlamenter sistem ile ilgili hangi konularda ortaklaştıklarını artık açıklamak zorundalar. “Üzerinde çalışıyoruz” söylemi bir yere kadar işlevseldi. “Çatı adaylık” konusunda yaşanan tartışmalar ve arayış, seçimlere 17 aylık bir sürenin kaldığı göz önünde bulundurulduğunda, her geçen gün yeni sınamaları beraberinde getirecek.

Muhalefet, yerel yönetim seçimlerinde elde ettiği başarıyı icraat ve hizmet siyasetinde gösteremedi. Muhalefetin yereldeki hizmet ve icraat performansı seçim sürecinde daha fazla sorgulanacak. Sosyal medya belediyeciliği ile sürdürülen algı siyaseti sınıra dayanmış durumda. Şu ana kadar, “yönetebiliriz” algısını seçmenlerde oluşturabilmiş değiller. Özellikle İstanbul özelinde yaşanan tartışmalar her geçen gün daha da derinleşiyor.

Millet İttifakı ile HDP’nin ilişkisi muğlak bir alan üzerinden bu güne kadar yönetildi. Ancak çatı adaylık meselesi ciddi olarak ele alındığında İyi Parti ve HDP’nin aynı aday üzerinde anlaşmaları kolay olmayabilir.

Deva ve Gelecek partileri, AK Parti ve Erdoğan eleştirisinde muhalefetle ortaklaştılar. Hatta muhalefet içi görev dağılımında bu partiler, sadece AK Parti ve Erdoğan eleştirisi ile varlık göstermeye çalışıyorlar. Erdoğan ve AK Parti’yi ne kadar çok sert eleştirirlerse, muhalefet içinde makbul görülme derecelerinin o kadar arttığını düşünüyorlar. Önümüzdeki süreçte bu partilerin özellikle milletvekilliği seçimlerinde ittifakın içinde nasıl konumlanacakları meselesi bir dizi pazarlığı beraberinde getirecek.

Tüm bu konu başlıklarına ilaveten, muhalefetin tümünün 2023 sonrasına yönelik seçmenin önüne somut bir proje koyması gerekiyor. Şu ana kadar muğlak siyasal söylemlerle durum idare edildi. Ancak seçmen, muhalefetin alternatif politikalarının ne olduğuna dair gün geçtikçe sorgulamalarını artıracaktır.

İşte tüm bu çerçeveden bakıldığında, muhalefet partileri kendi içindeki bu zorlu süreçleri kutuplaştırma siyasetini derinleştirerek aşacağını düşünüyorlarKutuplaşmanın sertleştiği bir siyasal alanda farklılıkların, kırılganlıkların, iç çelişkilerin ve çetin pazarlıkların üzerinin daha kolay örtülebileceğini varsayıyor. Millet İttifakı kendi tabanını ancak böyle bir atmosferde sandığa götürebileceğini öngörüyor. Çatı adaylık belirleme sürecinin ve adayın kim olacağı pazarlığının kolaylaşması için sert siyasal söylemlerin gerekliliğine inanıyor. Kutuplaşma arttığında, somut siyaset beklentisinin daha kolay yönetilebileceğinin farkında. Dolayısıyla, muhalefet kutuplaştırma siyasetine şimdiden yatırım yapıyor.

[Sabah, 8 Ocak 2021]

Etiketler: