Libya’ya Neden Asker Göndermeliyiz?

Türkiye, UMH'nin talebi üzerine Libya'ya asker sevk ederek, ülkenin Libya halkı dışında birçok bölgesel ve küresel çıkar odağına alt yüklenici olan bir milis liderin kontrolüne geçmesini engelleyerek, Türkiye'nin Akdeniz'deki enerji denkleminde önemli bir müttefiki olan UMH'nin elini güçlendirecektir. Türk askerinin Libya'daki varlığı, ülkede askeri bir diktatörlük kurma hayallerinin tamamen geride kalması, Libya krizinin faillerinin siyasi çözüme mecbur kalması anlamına gelmektedir.

Libya ile imzalanan mutabakat muhtıralarının TBMM’de onaylanmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan bu anlaşmalar çerçevesinde, Libya’ya asker göndermeye dair tezkereyi TBMM’ye sevk edileceğini açıkladı.

Milis lider Haftar’ın Trablus’u ele geçirmeye yönelik terör saldırılarının ardından BM’nin Libya’nın meşru otoritesi olarak tanıdığı UMH’nin talebi üzerine Türkiye Libya’ya asker gönderme hususunu gündeme almıştır.

Haftar, İsrail, BAE-Mısır hattının Arap Dünyası ve Doğu Akdeniz’de Libya’nın ulusal çıkarları aleyhine, Türkiye’nin ulusal çıkarları aleyhine ve bölgenin istikrarı aleyhine var ettikleri bir aktördür. Fransa’nın diplomatik ve askeri, Rus paralı askerileri Wagner’in muharip desteğini ve ABD’nin himayesini arkasına alan Haftar, Libya’yı Doğu Akdeniz’de Türkiye karşıtı oluşturulan bloğa dahil etmekle mükellef bir alt yükleniciden öte bir anlam taşımamaktadır.

Zira Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Libya arasında imzalanan anlaşmalar neticesinde ortaya çıkan deniz alanları ve Yunanistan’ın sunduğu ve AB’nin desteklediği haritalar arasındaki farka bakıldığında Haftar’ın nasıl bir görev yüklendiği açıkça görülmektedir. Haftar hem Libya’nın hem de Türkiye’nin aleyhine olacak deniz yetki alanları haritasının alt yüklenicisi olarak Libya’da görevlendirilmiştir.

Türkiye, UMH’nin talebi üzerine Libya’ya asker sevk ederek, ülkenin Libya halkı dışında birçok bölgesel ve küresel çıkar odağına alt yüklenici olan bir milis liderin kontrolüne geçmesini engelleyerek, Türkiye’nin Akdeniz’deki enerji denkleminde önemli bir müttefiki olan UMH’nin elini güçlendirecektir. Türk askerinin Libya’daki varlığı, ülkede askeri bir diktatörlük kurma hayallerinin tamamen geride kalması, Libya krizinin faillerinin siyasi çözüme mecbur kalması anlamına gelmektedir.

Bir diğer ifadeyle Türkiye’nin Libya’ya asker sevkiyatının ardından zor oyunu bozacak, taraflar sorunun çözümü için siyasi mutabakata mecbur kalacak, Berlin’de devam eden müzakere süreci daha gerçekçi ve anlamlı olacaktır.

4 Nisan’da Haftar Trablus’a saldırdığında sesini çıkarmayarak Haftar’ın Trablus’a girmesini bekleyip, girişine meşruiyet kılıfı arayanlar, gerçek ve yapıcı bir çözüme mecbur kalacaktır.

Bu minvalde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Tunus ziyaretinde ifade ettiği üzere Türkiye, Berlin’de Tunus ve Cezayir’i de masada görmek istemektedir çünkü Libya’da yaşanan istikrarsızlıktan doğrudan etkilenmesi ve siyasi çözümden yana olması hasebiyle bu iki ülke çözüme ciddi katkı sunacaktır.

Libya’da yeni bir siyasal yapı ve kurumların nasıl olacağı, aktörlerin kimler olacağı ateşkesin ardından Berlin müzakerelerinin ana gündem maddeleri olacaktır. Bu noktada Türkiye’deki karar alıcılar ateşkes sonrasında çatışan tarafların nerede kalacağı, siyasal sistemin niteliğinin ne olacağı ve aktörlerin kimler olacağı hususunda oldukça dikkatli davranacaktır.

Zira muhtemel bir ateşkeste Haftar’a bağlı güçlerin bulunduğu yerlerde kalması, Haftar’a bağlı güçlerin Trablus’u tehdit etmeyi sürdürmesi anlamına gelir ki Haftar’ın beş yıllık sicili uluslararası anlaşmalara uyma noktasında çok kötüdür. Anlaşmaları hiçe sayarak, müzakereye yanaşmayarak, saldırgan bir politika izlemektedir ve vazgeçme eğiliminde de değildir. Bu nedenle ateşkes sonrası gerçekçi bir çözüm için Haftar’ın Fizan ve Cufra’dan çekilmesi zorunluluk halini alacaktır.

Haftar ve destekçileri devleti askerileştirmek yönündeki illegal taleplerinde ısrarcı olacaktır. Buna karşı siyasal sistemde asker tamamıyla sivil iradeye bağlı olmalı, savunma bakanlığı sivillerden olmalı, genelkurmay başkanlığı Trablus’ta kalmalı ve Trablus’taki devlet bilincine sahip askeri aktörlerin görüşleri merkeze alınmalıdır.

Yani asker göndermek Libya krizi ve Doğu Akdeniz’in geleceği açısından bir son değil yeni bir başlangıç olacaktır.

[Sabah, 28 Aralık 2019]

Etiketler: