Perspektif: Küresel Enerji Denklemine Trump Değişkeni

Trump döneminde küresel enerji denklemi nasıl şekillenecek? Trump yönetiminin enerji alanında ne gibi hamleler yapması öngörülüyor? Türkiye ve bölge açısından bu değişim nasıl sonuçlar doğurabilir?

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) yeni başkanı olarak seçilen Donald J. Trump 20 Ocak 2017 itibarıyla resmen göreve başladı. Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı olarak seçimleri kazanan Trump, dış politika, ekonomi, enerji ve güvenlik ile ilgili birtakım söylemleriyle daha seçim döneminde dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Korumacı bir ekonomik yapı ile birlikte ABD’nin diğer ülkelerle rekabet gücünün artırılması yönündeki söylemleri, Ortadoğu’daki askeri varlığından duyduğu rahatsızlığı belirtmesi ve enerji konusunda tam bağımsız bir ülke planlaması gibi düşünceleri Trump’ın seçim döneminde öne çıkan görüşlerini oluşturmaktadır.

Trump yönetiminin enerji alanındaki en temel politikalarının başında fosil yakıt üretiminin –üze­rindeki yasal kısıtlamalar azaltılarak– teşvik edilmesi ve bu şekilde “yeni bir enerji devrimi”nin başlatılması gelmektedir. Obama döneminde hayata geçirilen Beyaz Saray İklim Eylem Planı ve açık deniz petrol-doğalgaz arama çalışmalarını kısıtlayan düzenlemelerin kaldırılması yoluyla petrol ve doğalgaz sektörlerinin daha aktif hale getirilmesi ve bu şekilde istihdamın artırılması planlanmaktadır.

Kurduğu kabinesinde Enerji Bakanı olarak Teksas eski Valisi Rick Perry’yi ataması birtakım çevrelerden ciddi eleştirilere sebep olsa da Trump gerek seçim döneminde gerekse seçimden sonra olduğu gibi bu eleştirileri ciddiye almamıştır. Üç dönem boyunca Teksas Valisi olarak çalışan Perry, Texas A&M Üniversitesi “Hayvan Bilimi” bölümünden mezun olmuş ve ardından Amerikan Hava Kuvvetleri’nde pilot olarak çalışmıştır. En son 2012 ve 2016 yıllarında ABD başkanlık seçimlerinde aday olmuş ancak ilk turda elenmiştir. Geçmiş deneyimlerine bakılacak olursa Rick Perry’nin çevre, iklim değişikliği ve küresel ısınma gibi konularda duyarsız bir politika izleyebileceği öngörülmektedir. Bu nedenle zaten yüksek seviyelerde olan ABD’nin çevre faturası daha da artabilir. Bu durum sadece ABD’yi değil aslında tüm dünyayı tehdit etmektedir.

Etiketler: