İstanbul Seçimleri ve Türkiye-Batı İlişkilerinde Demokrasi Meselesi

Seçimler demokratik bir şekilde yapılacak ve halkın çalınmayan oylarıyla Binali Yıldırım ya da Ekrem İmamoğlu kazanacak. Demokrasinin gereği, seçimler konusundaki tek otorite olan YSK’nın verdiği karar doğrultusunda hareket etmektir. Türkiye, Mısır, Cezayir, Şili ve daha sayısız örnekle demokrasi sicilleri bozuk Batılı “dostlarımızın” neyi hangi niyetle söylediklerini gayet iyi biliyoruz.

Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul seçimlerinin yenilenmesine dair kararının ardından ABD ve Avrupa ülkelerinden gelen tepkiler bu ülkelerin Türkiye’deki demokrasi konusundaki tavırlarının yeniden mercek altına alınmasını zorunlu kılıyor.

Bu çerçevede şu soruların sorulması anlamlıdır:

Batılı ülkelerin Türkiye’ye yönelik politikasında temel belirleyici faktör demokrasi midir yoksa kendi çıkarları mıdır? Bu ikisi arasında bir çatışma söz konusu olduğunda hangisini tercih ediyorlar?

ABD ve Avrupa ülkelerinin Türkiye’de demokrasi meselesine yaklaşımlarının tarihî seyri nasıl olmuştur? Bu konuda tutarlı bir çizgiye sahip oldukları söylenebilir mi?

Bu ülkeler Türkiye’ye demokrasi konusunda telkin ve baskı yaptıklarında gerçekten ülkemizde demokrasinin gelişmesini mi hedefliyorlar?

En önemli soru ise şudur: Batılı müttefiklerimiz Türkiye’de gerçekten demokratik bir yönetim isterler mi?

Bu son soruyu özellikle ABD’nin mesela Mısır, Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerde mevcut otokratik yönetimleri mi yoksa demokrasiyi mi tercih edeceği sorusuyla birlikte düşünmek gerekir.

Türkiye’de seçimlerin demokratik kurallara uygun şekilde yapılmasını düzenlemek, gözetmek ve bu konuda söz konusu olabilecek anlaşmazlıkları karara bağlamakla görevli YSK, İstanbul seçimleri konusunda görevini ifa etti. Batılı birçok ülkede ve ülkemizde de zaman zaman söz konusu olabildiği gibi, İstanbul seçimlerinde “seçim sonuçlarını etkileyecek” bir usulsüzlük olduğu tespitinde bulunarak seçimlerin yenilenmesine karar verdi.

Bu kararı da sadece İstanbul için almadı. Denizli’nin Honaz ve Kırıkkale’nin Keskin ilçelerinde de benzer gerekçelerle seçimler yenileniyor.

Şimdi 23 Haziran’daki seçimlerde artık bütün siyasi partiler İstanbul seçimlerinin usulsüzlük ve kanunsuzluklardan arınmış şekilde yapılmasına çok daha fazla dikkat edeceği için bu seçimler belki de Türkiye’de yapılacak en şeffaf seçimler olacak.

Yani bu defa seçimlerde kimsenin oy çalmasına müsaade edilmeyecek.

Yani İstanbul’un yeni belediye başkanı en demokratik şekilde, halkın iradesini yansıtacak şekilde belirlenecek.

Peki, her fırsatta Türkiye’ye demokrasi dersi vermeye kalkan Batılı “dostlarımız” neden bundan rahatsızlar?

Aslında halkın oylarının çalındığı, usulsüzlüğü YSK tarafından tespit edilen seçimlerin iptal edilmesinden memnun olmaları gerekmez miydi?

Türkiye’ye dair endişeleri gerçekten demokrasi olsaydı, bu usulsüzlük ve haksızlıkların giderilmesi için seçimlerin yenilenmesinden rahatsız olmazlardı.

23 Haziran’da tekrarlanacak olan seçimlerin demokratik olacağına dair endişeleri yok aslında. Asıl dertleri iki başlık altında toplanabilir.

Birinci olarak, zaten uzun zamandır Türkiye’nin demokratik bir ülke olmadığı ve Tayyip Erdoğan’ın diktatör olduğuna dair oluşturmaya çalıştıkları algı için çok iyi bir malzeme bulduklarını düşünüyorlar.

Kendi ülkelerinde olduğunda sıradan bir olay olarak görülen “usulsüzlük nedeniyle seçim iptalini” Türkiye’de yaşanınca büyük bir skandal olarak gösterip, karalama propagandası amacıyla kurdukları değirmenlerine su taşımaya çalışıyorlar. Bu konuda uluslararası kamuoyu düzeyinde maalesef çok yol aldılar, şimdi bu çabalara şimdiye kadar prim vermeyen Türkiye kamuoyunu etkilemeye çalışıyorlarBunun için hepsi birleşip Youtube’da bir ortak haber kanalı bile kurdular.

İkinci olarak ise 31 Mart seçimleri sonucu İstanbul’da çıkan hileli sonuç Batılı “müttefiklerimizin” çok hoşuna gittiği için bu sonucu korumaya ve seçimlerin yenilenmesini önlemeye yönelik kampanya yürüttüler. Zira AK Parti’nin Ankara ile birlikte İstanbul’u da kaybetmesinin, uzun zamandır her türlü yöntemi deneyerek kurtulmaya çalıştıkları Erdoğan’ın gidişi için bir dönüm noktası olacağını düşünüyorlar.

ABD ve Avrupalı “müttefiklerimizin”, sonuncusu 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilmeye çalışılan Türkiye’deki bütün darbeler sırasındaki tutumları ülkemize dair politikalarının odağının demokrasi olmadığını defalarca ispatlamıştır.

Seçimler demokratik bir şekilde yapılacak ve halkın çalınmayan oylarıyla Binali Yıldırım ya da Ekrem İmamoğlu kazanacak. Demokrasinin gereği, seçimler konusundaki tek otorite olan YSK’nın verdiği karar doğrultusunda hareket etmektir.

Türkiye, Mısır, Cezayir, Şili ve daha sayısız örnekle demokrasi sicilleri bozuk Batılı “dostlarımızın” neyi hangi niyetle söylediklerini gayet iyi biliyoruz.

[Türkiye, 15 Mayıs 2019]

Etiketler: