İşsizlik Ve Güçsüzlük

Dünya emek piyasasını değerlendirirken dünyanın kritik gereksiniminin, insanlara uygun istihdam olanakları sunmak olduğu ortaya çıkıyor. Aksi takdirde pek çok problem, beşeri sermayeyi yıpratmayı sürdürecek.

“Dünyada 197 milyon kişi işsiz”

Bu, Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun The World Employment and Social Outlook- Trends 2016 (Küresel İstihdam ve Sosyal Görünüm- Eğilimler) Raporu’ndan öne çıkan bir figür.

2015 yılına ait bu rakam, işsiz sayısında önceki yıla göre 700 bin civarı artış olduğunu gösteriyor. 2016 yılında ise, yükselişin durmaması ve 2,3 milyon artış yaşanması bekleniyor. Hatta 2017’nin de, bunun üzerine 1,1 milyonluk tuz biber ekeceği tahmin ediliyor.

Gerek 2015’te yaşanan, gerekse önümüzdeki döneme biçilen bu artışların arka planında ise, gelişmekte olan ve/ya yükselen bazı ülkeler var. Nitekim projeksiyonlar, 2016 ve 2017 toplamında bu ekonomiler genelinde 4,8 milyon kişinin daha işsiz ve de güçsüz olacağını anlatıyor. Sahnenin başrol oyuncuları ise, Çin ve Brezilya olarak öne çıkıyor.

Zenginlerde emareleri gözlenen tam tersi durum ise, küresel işsizlik tırmanışının bu dönemde sayelerinde 1,4 milyon aşağı çekileceğini haber veriyor. Burada da ödülleri, ABD ve AB-28 toplayacağa benziyor.

Özet olarak toparlarsak da, 2 senelik dönem sonunda dünyaya tepeden net bir bakış attığımızda 3,4 milyon yeni işsiz nüfusa tanıklık edeceğimiz tahmin ediliyor.

İŞSİZLİKTE DİRENENLER

Tabii bu noktada, oranlar da önem taşıyor. O halde bakalım: 2015 yılında, dünya işsizlik oranı %5,8 seviyesinde uslu uslu kalmış gibi görünüyor. Bununla birlikte, yukarıdaki tablonun da içimize düşürdüğü kurt gereğince, ülkeleri kategorik olarak incelemekte fayda var. Ve bu minvalde baktığımızda, gözümüze birbirinden farklı detaylar çarpıyor:

  • Gelişmiş ekonomiler genelinde işsizlik oranı 2015 yılında 0,4 puan düşerek %6,7 olmuşken, yükselenler ise adıyla uyumlu bir harekete geçip 0,1 puan artışla %5,6’lık oran kaydetmiş.
  • Gelişmekte olan ülkeler diye ayrılmış kategoride ise oran, %5,5’te sayıyor ve saymaya da devam edecek gibi duruyor.
  • Gelişen/yükselen küme içinde işsizlik oranı direncini sürdürecekler arasında, Brezilya ve Çin’in yanı sıra, Rusya, G. Afrika ve Arjantin gibi figüranlar var. Tabii bizi de kadroya dâhil etmeden geçmeyelim.
  • Bu arada belirtmekte fayda var; genel görünüm bu şekilde ancak söz konusu ülkelerin oranları kadar, alt dinamikleri de oldukça heterojen. Kiminde ekonomik büyüyememenin ya da daralmanın işgücü piyasasına bedbaht yansımaları, kiminde ise nispeten yoğun emek arzı var.
İŞLİ GÜÇSÜZLER

Öte yandan, sorun sadece iş sahibi olamayanlarda değil.

“Vulnerable employment” olarak ifade edilen “güvencesiz/kırılgan istihdam” da, dünyanın bir diğer önemli sorunu… ILO da, buna özellikle dikkat çekiyor. Yaklaşık 1,5 milyar insanın kendi işinde ya da aile işinde çalışması bir bakıma iyi güzel hoş ancak maalesef hepimizin bildiği gibi bu, ücret ve sosyal güvenlik gibi haklardan mağduriyetleri de diz boyu beraberinde getiriyor. İşte bu tür problemlere maruz iş sahibi bireyler de, işli ancak güçsüz bir statüyle boğuşmak durumunda kalabiliyor.

Ve şöyle söyleyeyim: 1,5 milyar savunmasız çalışan demek, dünya istihdamının %46,1’i demek oluyor ki; bu da bahse konu işlerin doğası gereği, mevcut küresel sıkıntının yoğunluğuna işaret ediyor.

DOĞRU DÜZGÜN İŞ

Tabii diyebilirsiniz ki, maaşlı işlerde de benzer sorunlar yaşanmıyor mu? Evet, pek tabii yaşanıyor ancak bulgular da, hayatın gerçekleri de, bizlere güvencesiz grubun adını layıkıyla taşıdığını da gösteriyor.

Peki, kırılgan grupta küresel bir iyileşme yok mu derseniz, ona da evet. Mamafih hiç mi hiç yeterli değil. Üstelik yine kategorik olarak bakarsak, derdin ağırlıklı olarak yüksek gelirli olmayanlardan geldiğini anlıyoruz. Örneğin, Güney Asya ve Sahra Altı Afrika’daki savunmasız oranlar dudak uçuklatıcı cinsten. Ayrıca yükselenler grubunda gelecek 3 yıl içinde, güvencesiz çalışan sayısında 25 milyonluk da bir artış beklendiğini not düşeyim.

Hülasa demek istediğim, dünya emek piyasasını değerlendirirken, “iş var mı?” sorusuna ek olarak bir de, alınan “evet” cevaplarının kalitesini sorgulamak gerekiyor. Ve tabloyu tüm detaylarıyla ele aldığımızda ise, dünyanın kritik gereksiniminin, insanlara düzgün, adamakıllı ve uygun istihdam olanakları sunmak olduğu ortaya çıkıyor.

Aksi takdirde, piyasayı terk etmekten işsizliğe, güvencesizlikten verimsizliğe pek çok problem, beşeri sermayeyi ve haliyle toplumları yıpratmayı sürdürecek. Ve bu gri tabloya, Salı günü değindiğim 4. sanayi dönüşümünün getireceği renk cümbüşünü katmıyorum bile…

[Yeni Şafak, 3 Haziran 2016]

Etiketler: