Irak’ta İşgal Yıllarının Cahiliye Adetleri

Birbirlerine vefa borcu ödercesine, Amerikan müdahalesi Maliki iktidarına zemin hazırladı, Maliki iktidarı da yeni bir Amerikan müdahalesine. Sonuç, azalmayan aksine artan kaos ortamı.

Irak’ta yanlış üzerine yanlış yapılıyor. Irak’ta yanlışlar bir diğerini sıfırlayarak tedavüle girmiyor. Yanlışlar toplanıyor, büyüyor ve Irak’ı bir öncekinden daha büyük bir felakete sürüklüyor. En basit ifadeyle yanlış olarak tanımlayabileceğimiz bir Amerikan işgali sonrasında harekete geçen fay hatlarının Irak’ı içine soktuğu durumu bile aratacak ek yanlışlara devam ediliyor.

Irak ana sorunları itibariyle kompleks, anlaşılması zor bir ülke değil. Bir Suriye değil örneğin. Suriye’de aylarca iktidarı Esed’in mi, annesinin mi, kuzeninin mi, İran’ın mı vs. yürüttüğü tartışıldı. Esed’in hala yaşamasına da her şeye rağmen bir devrim hareketinin başlamasına sebep olan dinamikler, tüm dış uzantılarıyla bir kağıda dökülse buradan Fizan’a yol olurdu herhalde. Oysa Irak’taki sorunları iki ana sebebe indirgeyebiliriz.

ABD’nin yalanlar ve planlar üzerine kurulmuş Irak politikası sonucunda sahneye koyulan Irak işgali bunların ilki. Ülke sadece fiziksel olarak değil, siyasi ve sosyolojik olarak da yerle bir edildi. Birbirine husumet beslemeyen grup neredeyse kalmadı. Amerika vurdu, Amerika’ya yanaşan gruplar Irak’ın yıkıntısından bir ülke çıkarmaya çalıştı ama hala başaramadı. Zira, yanlış başlayan değişim yanlış devam etmeye mahkumdu. Bir işgalden istikrarlı bir Irak çıkmayacaktı.

ABD’YE BEL BAĞLAMAK

Irak’ın yıkımının ikinci ana sebebi ise ABD & İran ortaklığında iktidara getirilen Maliki oldu. Maliki kişisel hırsını, mezhepsel öfke ile birleştirip Irak’ın ikinci yıkımının en büyük müsebbibi oldu. Siyasi bölünmüşlüğü kendi güç temerküzü için Saddam nefretini de Irak’ın Sünni kesimlerini siyasetten aforoz etmek için kullandı. Ortaya çıkan tablo: işgalin yarattığı düşmanlıkların ve kaosun derinleştiği, denize düşen Sünniler’in IŞİD yılanına sarıldığı ve 10 sene sonra ABD’nin ağzının içine bir dilenci edasıyla tekrar bakıldığı bir Irak.

Birbirlerine vefa borcu ödercesine, Amerikan müdahalesi Maliki iktidarına zemin hazırladı, Maliki iktidarı da yeni bir Amerikan müdahalesine. Sonuç, azalmayan aksine artan kaos ortamı.

Oysa çözüm örneğin Suriye’ye nispeten daha az karmaşıktı. Maliki gidecek, yerine üst bir Iraklılık kimliğine inanan birisi gelecek ve geniş katılımlı bir hükümet kurulacaktı. Atılması gereken ilk adım, denklem dışına itilmiş küskün kesimlerin siyasi sürece tekrar inanmalarını sağlamaktı. İhtiyaç, yeni bir toplumsal sözleşme ve yeni bir ahitleşmeydi… Irak’taki IŞİD sorununun çözülmesinin de en etkili yöntemi bu olacaktı.

İŞGAL ANISI

Maliki gitti, İbadi geldi… İbadi hakkındaki tüm rezervlere rağmen (İran’la ilişkileri vs.) Maliki’nin gitmesi bile olumlu bir gelişmeydi. Fakat siyasi sorunun kökenlerine inme cesareti gösterilemedi. Aksine ABD işgalinin cahiliye adetleri ihya edildi ve Irak çözümsüzlüğe doğru freni patlamış kamyon gibi gidiyor.

Irak’tan gelen çatışma haberlerine bir bakın. Aktörleri: ABD Hava Kuvvetleri, merkezi hükümete bağlı ordu, Peşmerge ve Şii milisler… Her aktör kendi gündemi için sahada ve her aktörün sahada olmasının ayrı ayrı maliyeti var. Merkezi hükümet ve Peşmerge özünde defansif bir roldeler. ABD müdahaleciliğini artık tartışmaya bile gerek duymuyoruz… Şii milisler denklemin en tehlikeli aktörü. IŞİD’e karşı mücadele ederken IŞİD’i sosyolojik olarak var eden şartları derinleştirmek ne kadar tehlikeli…

Maliki de Esed gibi daha ilk günlerden çatışmalara mezhepsel boyut kazandırmaya çalışıyordu. Ve başarılı oldu. An itibariyle Irak’ta işgal yıllarının yıkıcı dinamikleri kol gezmekte. Eğer IŞİD’in sosyolojik can damarı kesilmek isteniyorsa bilinmeli ki ortaya koyulan “ABD havadan vuruyor, Şii milisler karadan giriyor” imajı amacın gayrına hizmet etmektedir.

Irak’ta çözüm için Sünniler’in desteğine büyük ihtiyaç varken Sünniler daha da marjinalize edilerek, IŞİD marjinalize edilemez.

[Akşam, 05 Eylül 2014]

Etiketler: