İhracatta Yeni Rekorları Kovalamalıyız

Olası salgın tedbirleri önümüzdeki aylarda iç talebi baskılayabilir. Bu nedenle gözler dış ticaret verilerinde. Martta ihracat 18.98 milyar dolara ulaşarak yüzleri güldürdü. İhracatta yeni rekorlar kovalamalıyız

Mart ayı imalat PMI rakamı, kredi faizlerinde artışa ve kurdaki dalgalanmaya rağmen ekonomik aktivitenin canlı kalmaya devam ettiğini gösterdi. Yeni kapanma tedbirlerinin ve son bozulan ekonomik beklentilerin iç talebi önümüzdeki aylarda baskılama riski var. Dolayısıyla dış ticaret cephesinden gelecek olumlu haberler çok kıymetli olacak. TL’deki değer kaybının tek olası pozitif etkisini dış ticarette görmek istiyoruz. Son veriler bu anlamda yüzleri güldürdü. İhracat martta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 42.2 artarak 18.98 milyar dolara ulaştı. Bu tüm zamanların en yüksek aylık ihracat rakamı. Ocak-mart toplamına baktığımızda ihracatın geçen yıla kıyasla yüzde 17.25’lik artışla 50 milyar dolara yükseldiğini görüyoruz. İthalat da aynı dönemde yüzde 9.67 artarak 61 milyar dolara çıktı. Böylece yılın ilk çeyreğinde dış ticaret açığı, geçen yıla kıyasla 2 milyar dolar geriledi.

DIŞ BORÇ VE KUR RİSKİ

2020 dış borç rakamları yayınladı. Reel sektörün dış borcu gerilerken, kamunun borç seviyesi artmış. Aslında bu, son üç yıldır devam eden bir trend. 2017’nin sonundan 2020 sonuna kadar geçen sürede reel sektör, toplam dış borç stokunu 60 milyar doların üzerinde eritmiş. 2018’de yaşanan kur şokunun bilançolar üzerinde yarattığı tahribatın verdiği tedirginlikle reel sektör dış borçlarını kapatma eğilimine girmiş. Önce 2018 kur şoku ardından koronavirüs salgını nedeniyle ekonominin desteğe ihtiyacının arttığı bu dönemde kamu, elini taşın altına sokarak Hazine’nin musluklarını belli ölçüde açtı. Bütçe açığının artmasına paralel olarak kamunun borç stoku yükselişe geçti. Kamunun dış borcu son üç yılda 39 milyar dolar artmış. Bu durumda reel sektörün azalan kur riskinin bir kısmını kamunun üstlendiğini söyleyebiliriz.

AŞI VE EKONOMİK GİDİŞAT

KORONAVİRÜS salgının üçüncü dalgasını yaşıyoruz. Bazı Avrupa ülkeleri ve Türkiye tedbirleri yeniden sıkılaştırmaya karar verdi. Bir yılı aşkın süredir çeşitli derecelerde devam eden bu tedbirlerin, çoğu insanı sıktığını gözlemliyoruz. Firmalar eski tempolarına dönmek istiyor. İnsanlar sosyal yaşantılarını özlüyor. Gözler aşılama sürecinde. Aşılanmada ABD iyi bir performans yakalasa da AB ülkeleri hedeflenen oranların gerisinde. Aşılama kolay bir süreç değil. Her şey planlandığı gibi gidemeyebiliyor. Bir taraftan aşı milliyetçiliği, küresel ekonomi için tehdit oluşturuyor. Diğer taraftan da ilaç şirketlerinin yaşadıkları sıkıntılar süreci yavaşlatıyor. Oxford/AstraZeneca aşısının yan etkilerine dair endişeler, bazı ülkelerin bu aşıyı geçici süreyle rafa kaldırmasına neden olmuştu. Bir başka olumsuz haber, Johnson&Johnson’dan geldi. Üretim aşamasında yapılan bir hatadan dolayı 15 milyon doz aşı çöpe gitmek zorunda kaldı. Aşılamanın hızlanmasının kısıtlama tedbirlerinden daha etkili olacağını söylemeye gerek yok. Yakın bir zamanda yayınlanan bilimsel bir çalışmanın sonuçlarına göre, kısıtlayıcı tedbirlerin vaka sayılarını azaltmadaki etkinliği belli bir süre sonra azalıyor. 120 gün, marjinal etkinliğin azalmasında kritik bir eşik. Bu aşamadan sonra psikolojik olarak sıkılan veya işleri gereği mecburen belli bir tempoya dönmesi gereken insanların kısıtlamalara daha az riayet etmesiyle birlikte vaka sayıları artıyor. Bu nedenle aşılamanın hızlanması ve sadece zengin ülkeleri değil tüm ülkelerdeki kritik grupları kapsaması küresel ekonominin normale dönmesi için şart. Ama bu sağlanana kadar da yetkili mercilerin çizmiş olduğu tedbir sınırlarına riayet etmeliyiz. Ülkemizde açıklanan son tedbirler, bir süre daha hizmetler sektörünü zorlamaya devam edecek. Yaz ayları gelene ve aşılamada belli bir mesafe kat edilene kadar kısa çalışma imkânının belirli sektörler için uzatılmasını gündeme almak faydalı olabilir.

[Sabah, 4 Nisan 2021]

Etiketler: