Güç Dengesi?

Uluslararası sistemde orman kanunları geçerlidir. Güçlü zayıfı yemek ister. Kimse kimseye güvenemez.

Son günlerde Suriye’de olanlar hepimiz gibi beni de düşündürüyor.

Amerika, Rusya, İran, Esed, DEAŞ ve PYD. Sanki hepsi Türkiye’ye karşı birleşmiş gibi. Türkiye’nin Münbiç’e yürüme ihtimali doğunca, bunların hepsi ortaklık yaptılar. Sanırsınız ki Türkiye’den başka dertleri yok.

Tek düşmanları Türkiye.

Güç dengesi diye bir kavram var. Uluslararası ilişkilerin merkezi yaklaşımlarından biridir. En yaygın kullanılan teorik çerçevelerin başında gelir. Kabaca güçlüye karşı birleşmek anlamındadır.

Derler ki, devletler uluslararası sistemde hayatta kalma mücadelesi vermektedir.

Hepsi işgal edilmekten korkmaktadır. Uluslararası sistemde orman kanunları geçerlidir. Güçlü zayıfı yemek ister. Kimse kimseye güvenemez.

Herkes kendi başının çaresine bakmak zorundadır. Bu nedenle birisi biraz fazla güçlendi mi diğerlerine tehdit olur.

Zayıflar eğer hayatta kalmak istiyorsa, birbirlerine yardım edecektir. Güvende olmak için zayıfla birleşip güçlüye karşı geçmek esastır. Güçlüyle beraber olmak karlı gibi görünebilir ama risklidir.

Güçlüyle beraber olursan o güçlü önce bir zayıfı yer sonra sıra sana gelir.

Hikâye meşhurdur. Üç tane öküz varmış: Sarı, siyah ve beyaz. Aslan bunları yemek istermiş. Fakat üçü bir arada olduğundan hiçbirini yiyemezmiş.

Sonra bir gün aslan diğer ikisine “Benim sizle sorunum yok” demiş. “Ben aslında sarıyı yemek istiyorum.” Siyah ile beyaz da kendilerini kurtarmak için “Tamam” demişler. Aslan yalnız kalan sarı öküzü yemiş. Ama aslan bu doyar mı? Tekrar gelmiş. Bu sefer siyaha demiş ki “Sen bu otlağı neden beyazla paylaşıyorsun?

Ben onu yersem bütün otlak sana kalır.” Siyah öküzün hoşuna gitmiş. Razı olmuş aslanın teklifine. Güçlü aslan beyazı da yemiş. Gelgelelim birkaç gün sonra aslan yine gelmiş. Ve açgözlü siyah öküz o an anlamış nasıl bir öküzlük ettiğini. “Sarı öküzü verdiğimiz gün bizim kaderimiz zaten belirlenmişti” diye düşünmüş ve çaresiz teslim olmuş.

Devletlerin öküzlük etmediği söylenir. Bir araya gelip güçlüye karşı birleşirlermiş. Aksini yapmak aptallıkmış. Fakat yine aynı teorisyenler devletlerin aptallık yapmakta serbest olduklarını da kabul ederler. Ve derler ki, bu aptallığı yaptıklarında büyük bir cezayla karşılaşırlar. Eğer ölmezlerse, öyle bir ders alırlar ki, bir daha aynı hatayı tekrar edemezler. Mesela Stalin İkinci Dünya Savaşı öncesi Hitler ile anlaştı. Almanya ile Sovyet Rusya Polonya’yı bölüştüler. Hâlbuki güç dengesi mantığına göre Stalin güçlü olan Hitler’e karşı zayıf Polonya’nın yanında durmalıydı. Fakat Stalin açgözlü davrandı. Polonya’dan pay almak istedi. Aslan’ın avladığı ceylandan pay almak isteyen sırtlan gibi davrandı. Kar peşinden koştu. Risk aldı. Cezasını da çekti. Hitler Polonya’dan sonra Rusya’ya saldırdı. Rusya İkinci Dünya Savaşı’nda 20 milyon kayıp verdi. Yok oluşun eşiğinden döndü. Fakat Stalin öyle bir ders aldı ki, bir daha aynı hatayı tekrarlamadı. Bir daha güçlü ile bir zayıf yeme anlaşması yapmadı.

Soğuk Savaş boyunca İran’da, Kore’de, Berlin’de Küba’da ve dünyanın her yerinde Amerika’ya karşı pozisyon aldı.

Hiç Amerika’nın peşine takılmadı. Hep karşısına geçti.

Güçlüye karşı birleşmek esastır.

Napolyon döneminde güçlü olan Fransa idi. Almanya, Rusya ve İngiltere Fransa’ya karşı birleştiler. Hitler döneminde Almanya güçlendi. Fransa, Rusya ve İngiltere Almanya’ya karşı birleşti.

Suriye’de at izi it izine karıştı. Her türlü hayvan türü Türkiye’ye karşı birleşmiş gibi. Ya Türkiye çok güçlü ya bunlar öküzlük ediyor.

Tabii ki, Türkiye Rusya’dan veya Amerika’dan daha güçlü diyemeyiz.

Ama bütün bölgesel hesapları bozdu diyebiliriz.

Fırat Kalkanı sonrasında Münbiç’e yürüme gündeme gelince PYD hemen Rusya-İran-Esed hattına yaklaştı. Fakat durum ne olursa olsun güç dengesi mantığına göre özellikle Rusya ve ABD’nin birbirine karşı pozisyon almaması aptallıktır.

Bir maliyeti muhakkak olur. Bu da tarihe bir not olsun.

Günü gelince döner bakarız.

[Takvim, 6 Mart 2017]

Etiketler: