Ekonominin Güvenliği Neden Önemli?

Türkiye ekonomisinin potansiyelini kullanırken, global sistemdeki mevcut uygulamaların yanı sıra kendi değerlerini de kullanabileceği alternatif araçları öncelikli hale getirmesi gerekiyor.

Ekonomi güvenliği, son günlerde en çok konuşulan konulardan birisi. Ekonominin güvende olması ya da güçlü duruşunu devam ettirebilmesi, özellikle ani değişimlerden etkilenen gelişmekte olan ülkelerin, ekonomik istikrarı için garantör oluşturuyor.

Peki nasıl sağlanacak ekonomi güvenliği?

Dünya ekonomik ve siyasi güç dengelerinde bir hareketlilik yaşanıyor. Bu yüzden tarihi bir dönem içinde olduğumuz unutulmamalı. Aslında Türkiye, ekonomik alanda gücünü artırmak için başlattığı büyük projeleri gerçekleştirerek ve uluslararası kurum ve kuruluşların ve AB gibi entegrasyonların çatırdamaya başladığı bu dönemde sesinin gür çıkması nedeniyle, yerleşik ekonomik ve siyasi düzen için rahatsızlık oluşturdu.

Bu rahatsızlığın yansımasını, Türkiye’yi ekonomik alanda sıkıştırma hamlelerinde görüyoruz. Geçmiş dönemlerde yapmaya çalıştıkları gibi ekonominin ele geçirilmesi ya da ekonomiye darbe ile ülke ekonomisindeki gelişme sürecini sekteye uğratmak için büyük bir çabanın olduğu aşikar.

EKONOMİK GÜVENLİK İÇİN NELER YAPILMALI?

Şu açıktır ki; dünyada ekonomik ve siyasi değişimin arifesindeyiz. Yüz yıllık dünya dengeleri değişmekte ve hatta çatırdamaktadır. Türkiye, sahip olduğu ekonomik ve siyasi istikrar sayesindedir ki, bu geçiş döneminde pasif konumda, yani etkilenen bir ülke değil, önemli bir oyuncu konumundadır.

Bu durumdan bazı çevrelerin haz etmediği de açık. Ancak Türkiye, global finansman sisteminin ekonomileri sarmaladığı ve manipüle ettiği bugünkü koşullardan kendisine alan bulmalıdır.

Alan bulması için önemli bir çeşitlilik oluşturma fırsatı mevcut.

Bir taraftan Türkiye, batının global finans araçlarını kullanarak kurulu sisteme ayak uyduran bir ülke iken, diğer yandan içinde bulunduğu ve ait olduğu İslam medeniyetinin değerleriyle uyumlu finans araçlarını kullanma konusunda da önemli avantajı olan bir ülke.

İslami finans araçlarındaki dalgalanmaların, global finans sistemdeki araçlara göre, yani faizli araçlara göre daha az olduğu açıktır. Diğer yandan İslami finans araçlarının reel ekonomiye yani üretime dayalı olması, küresel ekonomilerde yaşanan balonların oluşmaması adına da İslami finansal araçların üstünlüğü öne çıkıyor.

Fakat Türkiye’de uzun yıllar bu üstünlüğü kullanmayı bir kenara bırakalım, bu üstünlük görülmedi bile. Geçmiş dönemde, kendi değerlerine yabancılık ve düşmanlık nedeniyle İslami finans alanına giremedik ya da engellendik.

Bugün, Müslüman bir ülkede İslami esaslara göre faaliyet yapmak için kurulan katılım bankalarının toplam bankacılık içerisindeki payının halen yüzde 5 civarında olması düşündürücü değil mi?

Halen bankacılıkta, bireysel emeklilikte ve finans merkezinde, İslami finansın büyümesi için gerekli olan “fetva kurulunun” Türkiye’de olmaması düşündürücü değil mi? Dünyanın önemli finans merkezleri olan Londra, New York merkezlerinde, İslami finans sahiplerinin tereddütlerin gidermek için fetva kurulu varken, Türkiye’de yok.

KUR-FAİZ KISKACININ ÇARESİ VAR

Derecelendirme kuruluşlarının, yabancı finansal kuruluşlarının ve büyük fonların Türkiye’ye operasyon çekmelerinin sebebi, düşük tasarruf problemi. Bu problemin çözümü ise, faize duyarlı kesimlerin tasarruflarının piyasaya, İslam ülkelerinin sermayesinin borsaya ve yeni kurulacak İstanbul finans merkezine çekilebilmesinde.

Bunun için de, İslami finans araçlarının etkin bir şekilde kullanılması gerekiyor.

Bu açıdan kendi değerlerine ve sosyal yapısına uygun finans araçlarının geliştirilmesi, yani finansal araçlarda çeşitlilik sağlanması; aslında ülkeyi kur-faiz kıskacına hapsetmek, ekonomiyi yeniden çevrelemek ve kuşatmak isteyen kesimlerin operasyonlarını önleyecek en etkili tedbirlerden birisi olacak.

Çözüm uzakta değil, Türkiye ekonomisinin potansiyelini kullanırken, global sistemdeki mevcut uygulamaların yanı sıra kendi değerlerini de kullanabileceği alternatif araçları öncelikli hale getirmesi gerekiyor.

Bu şekilde, ekonomide güvenlik sağlanırken aynı zamanda küresel ve bölgesel ekonomik ve siyasi gelişmeler karşısında dayanıklılığı da artacaktır.

[Yeni Şafak, 28 Kasım 2016]

Etiketler: