Demokratikleşme Paketi ve Çözüm Süreci

Başbakan Erdoğan, beklenen demokratikleşme paketini hafta başında açıkladı. Paketin Türkiye'nin yüzyıllık siyasi ve toplumsal sorunlarının çözümü yönünde olumlu bir aşama olduğuna kuşku yok. Yeni Anayasa yazımının tıkandığı, çözüm sürecinin devam etse de aksadığı, Gezi eylemlerinin hükümet karşıtı cepheyi genişleterek sertleştirdiği, dışarıdaki gelişmelerin iç gerilimi tetiklediği, yakın zamanda sırasıyla gerçekleşecek yerel, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin siyasal gündemi kutuplaştırdığı bir ortamda açıklanan paket, AK Parti'nin hem karşılaştığı sorunları reform paketleriyle aşma eğilimini hem de yeni Türkiye'yi demokratik bir vizyon ekseninde inşa etme kararlılığını teyit etmesi açısından önemlidir. Böyle bir konjonktürde AK Parti hükümetinin güvenlik enstrümanlarından medet ummak yerine demokratik reform iradesini tahkim etmeye yönelmesi takdir edilmelidir.

Başbakan Erdoğan, beklenen demokratikleşme paketini hafta başında açıkladı. Paketin Türkiye’nin yüzyıllık siyasi ve toplumsal sorunlarının çözümü yönünde olumlu bir aşama olduğuna kuşku yok. Yeni Anayasa yazımının tıkandığı, çözüm sürecinin devam etse de aksadığı, Gezi eylemlerinin hükümet karşıtı cepheyi genişleterek sertleştirdiği, dışarıdaki gelişmelerin iç gerilimi tetiklediği, yakın zamanda sırasıyla gerçekleşecek yerel, Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlerin siyasal gündemi kutuplaştırdığı bir ortamda açıklanan paket, AK Parti’nin hem karşılaştığı sorunları reform paketleriyle aşma eğilimini hem de yeni Türkiye’yi demokratik bir vizyon ekseninde inşa etme kararlılığını teyit etmesi açısından önemlidir. Böyle bir konjonktürde AK Parti hükümetinin güvenlik enstrümanlarından medet ummak yerine demokratik reform iradesini tahkim etmeye yönelmesi takdir edilmelidir.

Pakete iki temel dinamiğin yön verdiği söylenebilir: siyaset yapmaya çağrı ve siyasal kimliklerin varlığının ve farklılığının kabulü. Her iki açıdan da paket, vesayet sonrası bir dönemin ürünü olarak, vesayet sisteminin ihdas ettiği kısıtlamaları ortadan kaldırmayı öngörüyor. Vesayet sistemi, hem her türlü siyasal uğraşı ulusal güvenlik parantezine hapsederek sivil siyaseti seçkin bürokratik kurumlar lehine zayıf tutmuş, hem de homojen ulus yaratma hedefi üzerinden farklı toplumsal kesimlerin varlığını inkâr etmişti. Siyaset yapmanın önündeki engelleri kaldırmaya ve farklı siyasal kimliklerin varlıklarını sürdürmelerine imkân sağlamaya yönelik paketteki düzenlemeler, ancak, vesayetçi aktörlerin sistem üzerindeki etkisinin zayıflamasıyla mümkün olduğu için, paketi post-vesayet döneminin bir ürünü olarak görmek mümkün. Vesayetçi aktör ve mekanizmaların siyaset üzerindeki nüfuzu azaltıldıkça, resmi ideolojiyle mücadele etmeye imkân sağlanmıştır. Homojen ulus yaratma idealini siyaset kurumunu güdük bırakmaya endeksleyen resmi ideoloji, bu paket ile ciddi bir darbe daha almış durumdadır.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Bu iki temel dinamiğin altını çizdikten sonra, kamuoyunda en fazla tartışılan konuların başında gelen çözüm sürecine ilişkin yönü üzerinde durulabilir. Merak edilen ve cevabı aranan soru, demokratikleşme paketinin çözüm sürecindeki tıkanıklığı gidermeye yeterli olup olmayacağıydı. En başından, çözüm sürecindeki tıkanıklığın -PKK’nın geri çekilmeyi durdurması- içeriği ne olursa olsun tek başına demokratikleşme paketiyle giderilemeyeceğini vurgulamak gerekir. PKK, demokratikleşme adımları zamanında atılmadığı için değil, Öcalan devletle sürdürdüğü görüşmenin diyalog zemininden müzakere zeminine çevrilmesini talep ettiği ve PKK Suriye’de çözüm sürecinin başlarında öngörmediği bir denkleme yerleştiği için, geri çekilmeyi durdurarak çözüm sürecini tıkadı. Nitekim çözüm sürecinin başlarında Kürt hareketi tarafından kamuoyuna duyurulan üçlü aşamada da, demokratikleşme beklentisi geri çekilmenin tamamlanması sonrasına bırakılmıştı. Dolayısıyla, kamuoyunda, bazı kalemlerin ısrarla vurguladığının aksine, çözüm sürecindeki tıkanma demokratikleşme ile bağlantısız olduğu gibi, mevcut tıkanıklığın da -içeriği ne olursa olsun demokratik bir reform paketiyle aşılması mümkün değil.

Hal bu iken, Öcalan’ın konumunu güçlendirme talebi ve Suriye’deki gelişmeler dolayısıyla tıkanan çözüm sürecini, bu unsurları dışarıda bırakarak, demokratikleşme paketiyle ilişkilendirmeye yönelik bilinçli ve ısrarlı çabalar iki amaca hizmet ediyor: Kürt hareketi açısından bakıldığında, önümüzdeki seçimlerde, AK Parti’nin Kürt seçmenler nezdindeki kredisini zayıflatarak BDP’ye alan açmaya yarıyor. Bu ilişkilendirmede ısrar eden bazı kalemler açısından bakıldığında ise, demokratikleşme paketini çözüm sürecine hizmet etmeyişi üzerinden görmezden gelmeye ve bu çerçevede Erdoğan’ın reformcu iradesini boğmaya hizmet ediyor. Sürecin başında verdiği sözleri tutmayarak geri çekilmeyi tamamlamış olması gereken bir tarihte sadece %25’lik bir geri çekilme oranıyla yetindiği ve bununla kalmayıp çekilme sürecini durduğu için PKK’yı bir defa bile eleştirmeyen çevrelerin, demokratikleşme paketini Kürt hareketini ikna etmeyişi üzerinden eleştirerek ‘yok hükmünde’ görmeleri de manidardır.

Öte taraftan, elbette, her türlü demokratikleşme paketi, Türkiye’nin en önemli siyasi sorunu olan Kürt sorunuyla ilişkili olmak ve sorunun çözümü yönünde olumlu adımlar etmek durumundadır. Bu adımlar, çözüm sürecinin akıbeti üzerinde belirleyici nitelikte olmasa da çözüm sürecinin psikolojik iklimi üzerinde etkili olur. Nitekim açıklanan paket içinde de, Kürt sorunun çözümüne ilişkin düzenlemeler, ayrıcalıklı bir ağırlık oluşturuyor. Bu paketteki düzenlemelerin Kürt sorununun nihai çözümüne yol açmayacağı açık. Ancak, atılan adımların tamamı, sorunun çözümüne ilişkin ciddi ve yadsınamayacak katkılarda bulunacak adımlardır. Bu adımların, sorunun çözümüne hizmet etmesi, büyük oranda, Kürt hareketinin sorunun çözümünü kendi kadrolarının istikbaline feda etme stratejisine başvurmamasına bağlı olacaktır.

[Sabah Perspektif, 5 Ekim 2013]

Etiketler: