Çözüm Sürecinin Eğitim Politikası Var mı?

Hakkâri'nin ve bölgenin sosyolojisine hâkim olmadan Çankaya standardında eğitim politikalarının Türkiye'nin hemen her okuluna uydurulmaya çalışılmasının eğitim politikaları geliştirilirken bir illüzyona neden olmaktadır.

Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) ve Hakkâri İl Milli Eğitim Müdürlüğü işbirliğinde düzenlenen “Kalkınmaya Eğitimci Gözüyle Bakış” isimli panelde Hakkâri’nin genç eğitimcileri ile birlikteydik. Panele katılan öğretmenlerin pek çoğu eğitimde büyük anlatıdan yorgun olduklarını, ‘kocaman’ politikaların Hakkâri’ye çoğu zaman uymadığını, Hakkâri’nin ve bölgenin sosyolojisine hâkim olmadan Çankaya standardında eğitim politikalarının Türkiye’nin hemen her okuluna uydurulmaya çalışılmasının eğitim politikaları geliştirilirken bir illüzyona neden olduğu ifade edildi. Ayrıca çözüm sürecinin hayatiyeti anlamında bölgenin eğitim durumunu anadilde eğitimin yanı sıra, öğretmenlerin bölgede görev süresi, eğitim kalitesi, geç okur-yazarlık sorunu gibi temalarda ele alınması gerektiğinin altı hem yetkililerce hem de genç öğretmenlerce çizildi. Çözüm sürecinde eğitim başlığında atılacak her samimi ve yerinde adımın Türkiye için hem kısa hem de uzun vadede çok olumlu sonuçlar doğuracağını belirttiler. Bununla birlikte, bölgenin eğitim sorunları ile yüzleşmeden götürülmeye çalışılan süreçlerin ise günlük siyasete malzemeden başka hiçbir faydasının olmayacağının altı çizildi. Dolayısıyla, 81 ilin Milli Eğitim Müdürünü bir araya getirilerek yapılan toplantıların, önemli olsa da, acil sorunlar konusunda yetersiz kaldığı, özellikle kriz yaşanan şehir ve bölgelerin eğitim gündeminin farklı düzeylerde ele alınması, odak toplantıların ve istişarelerin yapılması gerektiği vurgusu hem öğretmenler hem de yetkililer tarafından dile getirildi. Çözüm sürecinde bir eğitim bakışı yakalayabilmek için ise özellikle aşağıda belirtilen konularda, yerinde izleme ve uygulama politikalarına ihtiyaç olduğu belirtildi.

LİSEDE GEÇ OKUR-YAZARLIK

Görüştüğümüz pek çok öğretmen, öğrencilerinin bir kısmının halen okuma-yazma bilmediğini bu öğrencilere lise müfredatı uygulamanın ciddi sorunlara yol açtığını ifade ettiler. Sorunun sistematik bir telafi sistemi ile giderilebileceğini, bu anlamda sorun yaşayan öğrencilerin tespit edilip okul dışı zamanlarda alacağı destek eğitimleri ile problemin kısmen de olsa aşılacağı önerisinde bulundular. Ayrıca öğretmenler, anadilde eğitim konusunda daha esnek bir modelin artık Milli Eğitim tarafından gündeme alınması gerektiğini belirttiler. Öğretmenlerin bu haklı kaygıları ve önerileri, Hakkâri’de yeni bir kayıp nesil oluşturmamak içindir. Zaten okuma-yazma sorunun çözümü için pek çoklarının dillendirdiği, sınıfta kalma uygulamasının yeniden gündeme getirilmesi de, şehrin ve bölgenin sosyolojisi için sürdürülebilir bir politika değildir. Zira birincisi, ailelerin eğitim masrafları artacağı için bu hem aile için hem çocuk için sorun yaratabilir, ikinci olarak üst üste sınıfta kalan çocukların okulu tamamen terk etme eğilimlerinin olduğu da bilinmektedir. Böyle bir durumda ise çok daha büyük bir riskle karşı karşıya kalınmış olacaktır. Öğretmenler tarafından önerilen yöntem bir şekilde hayata geçirilebilir.

Şehrin ve bölgenin en önemli eğitim sorunlarının başında öğretmenlerin görev süreleri gelmektedir. Verilen bilgilere göre Hakkâri’de bir öğretmenin ortalama görev süresi 1 yıl 2 ay şeklindedir. Ayrıca il genelinde bulunan yaklaşık 3500 öğretmenden yalnızca 150 tanesi 10 yılını tamamlamış deneyimli öğretmendir. Hakkâri Fen Lisesinde ciddi anlamda bir öğretmen açığının söz konusu olduğu da ayrıca belirtilmiştir. Eğitimin niteliği çerçevesinde ele aldığımızda, çok sık öğretmen değişimi bir çocuğun eğitimi için ciddi sorunlar doğurmaktadır. Her bir öğretmenin farklı niteliklerde, farklı yöntemlerde ders anlattığı da düşünüldüğünde bu denli sık öğretmen değişiminin yaşandığı bir bölgede eğitimde başarının yakalanması çok mümkün görünmemektedir.

Bu sorunu aşmak için, öncelikle öğretmenlerin mesleki doyumlarını sağlayacak standartlarda okul ve derslik imkânı sunulmalı. Öyle ki şehrin bazı köylerinde okullarda tuvalet olmadığı, bundan dolayı öğrencilerin ders aralarında evlerine gitmek zorunda kaldıkları, hatta bazılarının derse geri dönmedikleri öğretmenler tarafından dile getirilmiştir. Hakkâri ve çevresinde görev yapan öğretmenler için bölgede uzun süre kalmalarını sağlayacak mali ve sosyal desteklerin sağlanması, bu anlamda karar alma süreçlerinde öğretmenlerle daha fazla iletişim kurulması, sürecin yürütülmesi açısından oldukça ehemmiyetlidir. Öğretmenlerin görev süresinin yanı sıra mesleki gelişimleri konusunda da sorunların olduğu, bu anlamda hizmet içi eğitimlerin yetersiz ve niteliksiz kaldığı sıklıkla dillendirildi. Türkiye’de öğretmen yetiştirme konusunda en sancılı hususların başında gelen mesleki gelişim ve hizmet içi eğitimlerin niteliği, bu bölgede çalışan öğretmenler için daha da ehemmiyetli hale geliyor, çünkü bölgede görev yapan öğretmenlerin büyük çoğunluğu şehre/bölgeye ilk atamaları ile gelenlerden oluşuyor. Bu çerçevede, daha nitelikli ve öğretmenlerin alanlarına uygun hizmet içi eğitimlerin yeri geldiği zaman farklı illerde planlanarak yapılması gerektiği, aynı alandan meslektaşları ile istişarenin eğitim süreçlerini olumlu etkileyeceği öğretmenler tarafından sıklıkla vurgulandı.

HAKKARİ BİR ÇOCUK ŞEHRİ

Panelin ertesi günü Hakkâri sokaklarında gezerken çok sık çocuklarla karşılaştım. Hakkâri İl Milli Eğitim Müdürü’nün ifadesine göre Hakkâri’nin mevcut nüfusunun yüzde 44’ü çocuklardan oluşuyor. Hakkâri için deyim yerindeyse bir çocuk şehri denilebilir aslında. Bu kadar çocuğun olduğu bir şehrin normal şartlar altında bir eğitim üssü olması beklenir ama Hakkâri’de eğitim, yaşanan toplumsal sorunların en önemli gerekçelerinden biri haline gelmiş durumda. Sokakta karşılaştığım her çocukla tanıştık ve sohbet ettik.

Ömer isminde 3. Sınıf öğrencisi bir çocukla Sümbül Dağı’nın önünde fotoğraf çekildikten sonra, bana Ankara’ya iletmem için bazı mesajlarının olduğunu söyledi. Ömer, “Ben okuyacağım abla! Üniversiteye gideceğim ama benim okulumda öğretmenler çok izin alıyorlar; bir gün sağlık izni alınıyor, bir diğer gün işi çıkıyor öğretmenin, iki günde kar tatili oluyor burada.” dedi ve ekledi: “Ben biliyorum öğretmenlerimiz burada mutlu değil, zaten ilk fırsatta tayin isteyip gidiyorlar şehrimizden. Ankara’dakiler onları mutlu yapmak için bir şeyler yapamazlar mı?” Ömer’in yaşının ve boyunun çok çok üzerinde bu güzel sorusuna yanıt vermekte biraz tereddüt etsem de “Tabi yaparlar.” dedim. Verdiğim cevapla ne kadar büyük bir sorumluluğu üstlendiğimin, bir gün önceki panelde öğretmenlerle yapmış olduğumuz tartışmalardan dolayı, farkındaydım. Evet, Ankara’dakiler, Hakkâri’deki öğretmenleri ve öğrencileri mutlu etmek için bir şeyler yapamazlar mı?

[Star Açık Görüş, 21 Aralık 2014]

Etiketler: