Çözüm Sürecinde Yeni Aşama

Erdoğan ve AK Parti, Türkiye'nin ve çözüm sürecinin sırat köprüsünden geçirildiği bir yılın geride kaldığı düşüncesiyle süreci hızlandıracak yeni bir aşamaya hazırlık yapıyor.

Çözüm süreci, Ocak 2013’te, devlet ve Öcalan’ın, silahlı mücadele yerine siyaset, çatışma yerine diyalog üzerinde uzlaşmalarıyla başlamıştı. PKK, Temmuz 2011’de Arap Baharını yanlış okuyarak ‘devrimci halk savaşı’ vermek üzere Oslo sürecini bozmuş ve bir buçuk yıl sürecek bir çatışma ve terör dalgasına başlamıştı. Devlet de, siyasal merkezde ve güvenlik bürokrasisinde yaşanan dönüşümden umutlanarak PKK’yı güvenlik enstrümanlarıyla yenilgiye uğratacağına ikna olmuştu. 

Çözüm sürecini mümkün kılan en önemli ders, PKK’nın silahlı mücadeleyle öngördüğü hedefe ulaşamayacağını, devletin de güvenlik enstrümanlarıyla PKK’yı ortadan kaldıramayacağını -bir daha- görmesi oldu. 

Nihayetinde bine yakın can kaybı maliyetiyle öğrenilen ders, tarafları yaşanan bir buçuk yılı paranteze alarak tekrar diyaloğa ve siyasete şans tanımaya itti. Devlet, PKK’nın silahlı unsurlarını ülke dışına çıkarması ve statü talebinden vazgeçmesi karşılığında, güvenlik enstrümanları yerine Öcalan üzerinden yürüyecek diyalog ve siyasal çözüm sürecine razı oldu. 

Böylece nihai hedefi, silahsızlanma ve demokratikleşme olan çözüm süreci başladı. Öcalan’ın Nevroz mesajı, PKK’nın çatışmasızlık ve çekilme kararı, hükümetin inisiyatifiyle kurulan Akil İnsanlar Heyeti, Meclis’te kurulan Çözüm süreci Komisyonu ve hükümetin açıkladığı demokratikleşme paketi ve gerçekleştirdiği yasal düzenlemeler bu sürecin köşe taşları olarak anılabilir. 

Süreç, başlar başlamaz, tarafları güven testine tabi tutan, birçok provokasyona maruz kaldı. Erken provokasyonlar, süreci zayıflatmak yerine dayanıklı kıldı. Ancak, Gezi eylemleri ile çözüm sürecinin ritmi yavaşladı. Demirtaş’ın “Barış süreci gitti, geldi” sözleriyle atıfta bulunduğu Gezi, Kandil’in çekilmeyi durdurmasına yol açtı. 

Çekilmenin durdurulmasında, Öcalan’la yürütülen görüşmelerin diyalogtan müzakereye evrilmesi talebi ve Suriye’deki gelişmeler de etkili oldu. Ancak asıl faktör, Gezi eylemleri dolayısıyla Kandil’in AK Parti’nin siyasi gücünden endişe duymaya başlamasıydı. Kandil, Gezi eylemlerini, Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar sürecek bir yıllık dönemde AK Parti’nin maruz kalacağı baskıların ilk işareti olarak okudu ve bu süreçte oluşacak siyasi zemini çekilmek için riskli buldu. 

Böylece, çözüm süreci, Gezi ile başlayıp Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar sürecek olan zorlu bir siyasal takvimin ritmine tabi kılındı. Türkiye siyasetinin sırat köprüsünden geçtiği bu dönemde, hem taraflar hem de süreci destekleyen kamuoyu, çatışmasızlığın devamıyla ve sürecin bozulmamasıyla yetinip, çekilmenin durdurulmasını veya sürecin ilerlememesini sorun etmediler, siyasi zeminin değişmesini beklediler. 

30 Mart seçimleri, bu kriz dönemini büyük ölçüde geride bıraktı. Hem Gezi ve 17 Aralık süreçlerinin hükümetin gücünü aşındırmadığını gösterdi hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik güçlü bir işaret verdi. Erdoğan’ı kuşatma siyaseti güç kaybetti. Kısaca, çözüm sürecinin duraklamasına yol açan siyasal zemin değişti.  

30 Mart’ın Erdoğan’ı kuşatma siyasetini yenilgiye uğratarak tedavülden kaldırması, çözüm sürecinde açılan bir yıllık duraklama parantezinin de kapanmasını sağladı. 

Mayıs ayı boyunca, süreci hızlandırmak üzeri gerçekleştirilen bir dizi toplantı ve görüşmeler, kamuoyuna yansıyan açıklamalar, Diyarbakır’da gerçekleştirilen çalıştay ve bu çalıştayda verilen mesajlar, sürecin yeni bir aşamaya geçtiğini-geçeceğini teyit ediyor.  

Erdoğan ve AK Parti, Türkiye’nin ve çözüm sürecinin sırat köprüsünden geçirildiği bir yılın geride kaldığı düşüncesiyle süreci hızlandıracak yeni bir aşamaya hazırlık yapıyor. Açıklamalara bakılırsa, Öcalan da aynı düşüncede.

Ancak, Güneydoğu’daki hareketlilik ve HDP’nin bu hareketlilik karşısındaki tutumu, Kandil ve HDP’nin bu fikirde olmadığını, siyasi zeminin değiştiğinden henüz emin olmadığını gösteriyor. Aslında, Öcalan ile Kandil ve HDP’nin siyaseti okuma farklılığı, daha ayrıntılı bir analizi gerektiriyor, ancak şimdilik Kandil ve HDP’nin de süreci hızlandırma kararına katkı vermelerini umarak bitirelim.

[Akşam, 8 Haziran 2014] 

Etiketler: