CHP’nin Sandıktan İbaret Demokrasisi

'Demokrasi sandıktan ibaret değildir' sözü Türkiye'de milli iradeyi kabullenmeyenler tarafından sık sık arkasına saklanılan bir slogan olageldi.

‘Demokrasi sandıktan ibaret değildir’ sözü Türkiye’de milli iradeyi kabullenmeyenler tarafından sık sık arkasına saklanılan bir slogan olageldi. Artık Türkiye’yi eskisi gibi arzu ve çıkarlarına göre yönetemeyeceklerini anlayanlar, imtiyazlarını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalanlar, kamunun isteklerini kendi isteklerinden daha kıymetsiz ve önemsiz görenler bu sözü devamlı tekrarladılar. Sandıktan alınan yetkinin bir siyasi grup veya kişiye herhangi bir kural ve sınır tanımadan aklına her gelini hayata geçirme imkanı tanımadığını ifade etmek için kullanılan bu söz hakikat payına sahiptir. Seçmen desteğiniz ne kadar yüksek olursa olsun söz gelimi temel hak ve özgürlükleri anayasada çizilen haller dışında kısıtladığınızda demokrasi ve adaletle bağdaşmayan bir eyleme imza atmış olursunuz. Benzer şekilde seçmen çoğunluğuna sahip olsa da toplumdaki farklı kesimleri dışlayan, onlara düşmanlık besleyen, inanç, fikir veya tercihlerinden dolayı onları ötekileştiren bir pratik demokratik ve adil olarak nitelendirilemez.

Ancak Türkiye’de ‘demokrasi sandıktan ibaret değildir’ sözünü çokça tekrarlayanların kastettiği mana bu değil. Sandıktan çıkana saygı gösterip ve kabullenip, onun da ötesine geçerek çoğunluk elde edememiş inanç, fikir ve tercihlere alan açmak şöyle dursun, ülkemizde bu sözü tekrarlayanların amacı sandıktan çıkan tercihi reddetmek oldu hep.

İkinci aşamaya geçip sandıkta kendisine imkan bulamayanları gözetmek değil ilk aşamayı yani sandığı devre dışı bırakmak çabasının bir parçası olarak dillendirildi. Kaderin garip bir tecellisi, bu sözü sıkça dillendiren ana muhalefet partisi bugün aynı söze muhatap olan bir pozisyondadır. Hem de kendi kullandığı gibi anlamını eğip bükerek değil yerli yerinde tam ifadesi ile. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu 16 Nisan referandumu sonrasında partisinden kendisine yöneltilen eleştiri oklarını sandığı yani sayısal çoğunluğu kullanarak devre dışı bırakmaya çalışıyor. Eleştiriler yükselmeye başlayınca Kılıçdaroğlu önce ‘parti içi mücadele başlatanları kapı dışarı etmekten’ bahsetti. Sonra eleştirilerin hız kesmediğini aksine daha da arttığını görünce tehdidini uygulamaya başladı.

Kılıçdaroğlu genel başkan olarak partinin disiplin kurulundaki ve tabii ki Merkez Yönetim Kurulu’ndaki gücü yani kendisinin oluşturmuş olduğu çoğunluk sayesinde bu kadar rahat davranabiliyor.

Diğer bir ifade ile sayısal çoğunluğa dayanarak bir hakkı ihlal ediyor, kendisini eleştiren bir parti üyesinin ifade hürriyetini kısıtlıyor.

Daha vahimi Fikri Sağlar’ın eleştirilerini Akşam gazetesi aracılığıyla ifade ettiği için disipline sevk edilmiş olması. Bir siyasi parti bir gazeteyi yasaklı ilan ediyor ve bir milletvekilini bizden olmayan gazeteye konuştun diyerek cezalandırıyor. Sayısal güce, çoğunluğa dayanarak bir medya kuruluşu kısıtlanıyor, cezalandırılıyor.

Evet, demokrasi sandıktan ibaret değildir; basın özgürlüğü de demokrasinin bir parçasıdır.

Kılıçdaroğlu bunların hepsini yaparken alabildiğine rahat. Parti içi muhalefeti sindirirse ne ala, sindiremezse olağanüstü kongreye gidecek. Ancak kongreden çıkan sonucun adilliği ve demokratik meşruiyeti tartışmalı olacak.

Çünkü kaybettiği seçimlere rağmen yıllardır genel başkanlığı bırakmayan Kılıçdaroğlu partinin delegelerinin büyük çoğunluğunu kontrolü altında tutuyor. Eşi, dostu, akrabası, hemşerileri ve kendisine yakın kişilerden oluşan genel merkez delegeleri her kongrede Kılıçdaroğlu’nu tekrar genel başkan seçiyor.

Ne diyorduk, demokrasi sandıktan ibaret değildir!

[Takvim, 5 Mayıs 2017]

Etiketler: