CHP’nin Dayanılmaz Hafifliği

CHP'nin mükemmel bir konforu var. Diğer siyasi partileri bağlayan birçok mesele CHP için iş bile değil.

İtiraf etmek lazım, CHP’nin mükemmel bir konforu var. Diğer siyasi partileri bağlayan birçok mesele CHP için iş bile değil.
Kamuoyunun CHP’den beklentisi o kadar düşük ki, CHP ne yapsa ne kadar saçmalasa sorun olmuyor.
Üzerine bir de muhalif basının biteviye desteği eklenince büyük skandalların bile üzeri örtülebiliyor.

  • CHP’nin ‘parti disiplini’ diye bir derdi yok.
  • Eğer CHP’yi temsil ediyorsanız istediğiniz hatayı
  • Normal siyasetçiler konuşmadan önce kırk sefer düşünür, CHP’deyseniz böyle bir zorunluluğunuz yok.
  • Parti veya şahıs olarak her türlü çarpık ilişkinin içerisinde yer alabilirsiniz.
  • Genel başkanın “çok iyi bir iletişimci, iyi bir hoca” diye övdüğü danışmanları FETÖ’cü çıkar, “biz MİT değiliz, nereden bilebilirdik!” diyerek işin içinden sıyrıldığını zanneder.
CHP’NİN “GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM” TEKLİFİ

Kendini yönetmekten aciz bu CHP, Türkiye için bir yönetim sistemi teklifi açıklayacakmış; “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem.” Herhalde depremde hasar gören yapıların güçlendirilmesi gibi bir şey…
Parlamenter sistemi biliyoruz, vesayetçi parlamentarizmi de maalesef Türkiye örneğinden biliyoruz. Başkanlık sistemi nedir, Fransız modeli olan yarıbaşkanlık nedir bilgimiz var. Türkiye’nin geçmeyi planladığı özgün bir model olan Cumhurbaşkanlığı sistemi de kamuoyunda tartışılıyor.
Ama güçlendirilirmiş parlamenter sistem neye benzer, pek bir bilgimiz yok. Sistem ne yönden ve kime karşı güçlendirilecek? Yürütmenin yasamaya karşı zayıflatıldığı bir model mi? Veya ‘vakti zamanında Atatürk’ün de uyguladığı bir modeldi’ denilerek meclis hükûmetine dönüş mü öngörülüyor?
Bilmiyoruz…
İşin garibi CHP de bilmiyor.
Ama ne kadar saçmalarsa saçmalasın hesap sorulmayacağını bilmenin mükemmel konforu ile “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” diye bir lafı ortaya atıyor.
Şimdi CHP destekçisi basın bunu müthiş bir icat olarak pazarlamaya kalkar.
Hatta CHP’nin nasıl da etkili bir muhalefet yaptığının numunesi olarak gösterir. Eh, benim de arkamda her hatamın üzerini örten, sözümü tevil eden böyle bir basın olsa ben de bol keseden saçmalarım.

AVRUPA’NIN AĞZINDAKİ BAKLA

Danimarkalı bir vekil açıklama yapmış; “Denizden ve karadan sınırlarımıza yaklaşan mültecilere ateş açalım. Botlarını batıralım.” Malumun ilanı olan bir açıklama…
Şimdiye kadar pek bir demokrat ve bir o kadar insan haklarına saygılı oldukları için bu tür fantezilerini dillendiremiyorlardı. Birisi çıkmış, ağzındaki baklayı çıkartıvermiş. Arkası gelecektir. İlk gedik açıldıktan sonra bilinçaltındaki yabancı düşmanlığını, ırkçılığı ve İslam düşmanlığını diğerleri de kusacaktır.
Avrupa’nın yaldızı ve süsü dökülüyor.
Makyajı akıp gerçek yüzü ortaya çıkıyor. Ne kadar çabalasalar da, ne kadar bastırmaya çalışsalar da duygu ve düşünce dünyalarının temelinde yer alan yabancı düşmanlığı açığa çıkıyor.
Liberal değerlere dayalı siyasetin sonu geldi. Daha doğrusu çıkarları ve düşmanlığı liberal değerlerle perdeleme dönemi bitti. Şimdi dünya, siyasetin daha açık, daha sert ve daha doğrudan yapıldığı bir döneme giriyor.
Daha mücadeleci bir siyaset…

KRİTER’İN SORUSU

Kriter Dergisi bu gerçeği görüp, okuyucusuna gösterenlerden… Aralık sayısının kapağında “Mücadele Sertleşecek Hazır Mıyız?” diye soruyor.
Evet, Türkiye hazır!
Son yıllarda zaten Türkiye’nin rakipleri oldukça sert oynadılar. Erdoğan liderliğindeki Türkiye de bu sertliğe misliyle karşılık verdi.
“Aman ağzımızın tadı bozulmasın”cıların, ‘bu kadar gerginliğe ne gerek var”cıların göremediği ve anlayamadığı şey buydu.
Şimdi anlıyorlar mıdır acaba?

[Takvim, 11 Aralık 2016]

Etiketler: