CHP’nin Açmazı

'MİT Tırları Davası'nda CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verilen mahkumiyet kararı basit adli bir karar değil. Bu karar üzerinden Ortadoğu'nun son beş yılını analiz etmek mümkün.

Son yazıyı Körfez krizinin bölgesel yansımalarını bir sonraki yazıda değerlendireceğimi taahhüt ederek bitirmiştim.

Ancak dün itibariyle gündemi meşgul eden MİT Tırları davasına ilişkin açıklanan kararı görmezden gelemedim.

Türkiye’nin son yıllarda geçirdiği en zor süreçlerden biriydi. DEAŞ üzerinden tezgahlanmış uluslararası bir kampanyadan söz ediyoruz. Üstelik o günkü şartlarda siyasi iktidara karşıymış gibi görünen fakat doğrudan Türkiye’ye karşı başlayan geniş çaplı bir kampanya üzerinden oluşan bir saflaşmaydı bu. MİT tırlarına yönelik operasyon bu kampanyanın en absürd fakat söylemsel düzeyde etkili olan bir operasyondu.

***

‘MİT Tırları Davası’nda CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verilen mahkumiyet kararı basit adli bir karar değil. Bu karar üzerinden Ortadoğu’nun son beş yılını analiz etmek mümkün. Şimdilik bu kararın CHP açısından ne ifade ettiğine bakalım.

Kolay değil tabi, CHP’nin bir milletvekili, henüz 11 ay önce Türkiye’yi bir girdaba sürükleyecek askeri bir darbenin failleri ile aynı safa düştü. FETÖ’ye ‘örgüt üyesi olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etmiş olma’ pozisyonuna düşmek kolay kolay hazmedilecek bir şey değil. Dahası bu pozisyon mahkeme kararı ile tescillendi.

Bu karar üzerine CHP, 15 Temmuz’un sene-i devriyesi yaklaşırken yeni bir mobilizasyon başlatmaya yöneldi. Ankara Güven Park’tan başlayıp İstanbul Maltepe cezaevine kadar sürecek bir yürüyüş başlatacaklarını ilan ettiler. Üstelik bunu genel başkanlarının askeri bir topluluk önünde durduğu -ya da yerleştirildiği- bir afişle duyurdular.

Nisan ayının ortasında yani referandumdan hemen önce Kılıçdaroğlu’nun bir grup asker tarafından resmi törenle karşılandığını hatırlayacak olursak, bu afiş CHP’nin TSK’yla ilişkilerini sorgulatacak ikinci vakası. Bana sorarsanız bu vakaların en can alıcı tarafı, TSK’yı da zor durumda bırakması ama bu ayrı bir konu.

15 Temmuz darbe girişimini örtecek söylemler üzerinden iktidar partisi ve Cumhurbaşkanına salvolar yönelttikleri bir dönemde bu pozisyonu takınmaları da dikkat çekici bir ironi! Bu durumu CHP tanıtım, reklam ve organizasyon beceriksizliğine de yorabilirsiniz, CHP’nin çaresizliğine de. Ancak mesele daha ciddi.

Söz konusu afiş CHP’nin temellük zihniyetinin bir göstergesi. Bu zihniyet kimi zaman 367 rezaleti ile, kimi zaman “sayısal ağırlık/siyasal ağırlık” söylemi ile kendini açığı vurur. Özetle halkın iradesine rağmen kendini iktidar sahibi olarak görür. Bu olay özelinde ise TSK’yı temellük ettiğini işaret ediyor. Yani CHP’nin siyaseten tükendiği anlarda TSK’yı otomatikman devreye girecek bir aktör olarak görmesi. 1960 darbesinin CHP’ye bahşettiği bir refleksti bu.

Ancak kaderin cilvesine bakın ki, bu temellük zihniyeti TSK’yı hatta Türkiye’yi parçalama hamleleri ile ifşa olan aktörlerle iş birliği yapma noktasına gelmiş durumda ve CHP bu durumdan hiç de rahatsızmış gibi görünmüyor. Dahası 15 Temmuz’daki kalkışmaya karşı oluşan direnişten bile ders çıkarmış değil.

Peki CHP alternatif bir çizgi üretebilir miydi?

Hem evet hem hayır. Evet çünkü rasyonel düzlemde düşündüğümüzde 15 Temmuz’la başlayan süreç ve özellikle söz konusu mahkeme kararı CHP için önemli bir fırsattı. Durup yeni bir siyasal pozisyon belirlemek, Türkiye’nin öncelikli meseleleri ile ilgili esaslı raporlar hazırlamak, tavsiyeler vermek için çaba sarfederek Türkiye’yi yönetebilecek bir kapasite ve zihniyete sahip olduğuna yönelik işaretler verebilirdi. Böylece 2019 seçimleri için de ümit verici bir başlangıç yapmış olacak ve kamuoyuna kendisi ile yüzleştiğine, referandum sonuçlarından ders çıkardığına ve pozitif bir gündeme sahip olduğuna dair algı yaratabilecekti. Ancak CHP bu fırsatı da tepti ve AK Parti’nin iktidara geldiği günden bugüne kadar izlediği gerginlik siyasetini sürdürmeye karar verdi. Cumhuriyet yürüyüşlerinden, 367 rezaletine; Gezi’den 17-25 Aralık darbe girişimine kadar savrulageldiği gerginlik stratejisini izledi. 15 Temmuz darbe girişimine rağmen CHP bir muhasebe yapma ihtiyacı hissetmemiş görünüyor.

CHP’nin alternatif bir çizgi üretemeyeceğinin sebebi ise yapısal. Başka bir deyişle CHP’nin böyle bir kapasitesi yok. Yani CHP iki ya da daha fazla strateji arasından bir seçim yapmıyor. Aksine zihniyeti ve kapasitesi ölçeğinde savrulmalar yaşıyor. Savruldukça da kapasitesini zayıflatıyor.

Türkiye’yi yönetme iddiasına sahip bir siyasi parti için trajik bir açmaz!

[Fikriyat, 15 Haziran 2017]

Etiketler: