Birleşik Arap Emirlikleri Türkiye’den Ne İstiyor?

Artık o kadar takıntılı bir hal aldı ki BAE operasyonları, Arap dünyasındaki birçok kesim hatta Türkiye karşıtı çevreler bile BAE’nin artık kabak tadı vermeye başladığını söylüyor.

Ortadoğu’da Türkiye tartışmaları enteresan bir hal alabiliyor. Bu çabayı en son Katar’da Körfez ülkelerinden farklı kesimlerden gelen entelektüellerle SETA ve Arap Merkezi’nin organize ettiği toplantıda yaptık. Bu tartışmalara senelerdir katılan birisi olarak söyleyebilirim ki dünyanın bu tarafında Türkiye’nin anlaşılmasında ciddi sıkıntılar var. Türkiye algısı genelde iki zıt kutupta devam ediyor. Bir tarafta Türkiye’ye ideolojik sebeplerle eleştirel yaklaşan bir kesim var. Diğer tarafta ise yine benzer sebeplerle Türkiye’yi savunanlar var. Türkiye tartışmalarının ortası neredeyse yok.

Eleştirel kesim büyük oranda Birleşik Arap Emirlikleri’nden ve mezhepsel takıntılarıyla siyaset okuyanlardan müteşekkil. Küçücük bir emirlik olan BAE, sahip olduğu tüm imkanları Ortadoğu başta olmak üzere birçok yerde Türkiye’nin aleyhine kullanmaya neredeyse ant içmiş durumda. Mısır’dan Tunus’a, Somali’den Sırbistan’a kadar her taşın altından BAE çıkıyor. Türkiye karşıtı grupların arka planındaki BAE parasını artık saklama gereği bile duymuyorlar. Gezi’den Libya’daki Türk temsilciliklerine tehdide kadar birçok noktada BAE zuhur ediyor. Medyadaki Türkiye karşıtı kampanyada BAE parmağı artık gizlenemiyor. Açık bir şekilde Arap dünyasındaki algıyı Türkiye aleyhine çeviriyorlar.

Artık o kadar takıntılı bir hal aldı ki BAE operasyonları, Arap dünyasındaki birçok kesim hatta Türkiye karşıtı çevreler bile BAE’nin artık kabak tadı vermeye başladığını söylüyor. BAE Türkiye’yi İslami hareketlerle bağdaştırmış durumda ve kendisi için bir güvenlik riski olarak görüyor. Fakat bu algının rasyonel sebeplere dayandığını söylemek oldukça zor. BAE’deki bir avuç İhvan zaten büyük oranda ülke dışında. Geleneksel olarak mutedillikleriyle ön plana çıkan bir hareket olan BAE İhvan’ına karşı BAE elitlerinin kimin hesabına bu denli ekstrem düşmanlık beslediği asıl soru.

BAE bir taraftan hayali bir düşmanla kendi hesabına boğuşuyor; diğer taraftan Batı’da bazı aktörler için İslamofobik kampanyanın finansmanını yapıyor. Yaptıkları birçok yerde İslami hareket düşmanlığını çoktan aşmış durumda ve doğrudan İslamofobik öğeler içeriyor. BAE kendisini güncelleme ihtiyacı da duymuyor. Basmakalıp üç beş argümanını Arap elitlerinin bir kısmının zihnine yerleştirmiş durumda. Bugünlerde Türkiye-İsrail ilişkileri ve mülteci meselesi üzerinden Türkiye’ye saldırıyor. Komik olan ise iki konuda da BAE’nin konuşma hakkı olan son ülke olması.

Türkiye-İsrail ilişkilerini sanki stratejik ve askeri temelli bir ilişki gibi satmaya çalışırken BAE’nin neredeyse tüm güvenlik sisteminin İsrail sistemi üzerine kurulduğundan bahsetmiyor bile. BAE, İsrail’in Ortadoğu’daki merkezi. Buna rağmen Türkiye’ye İsrail’le düşük düzeyi diplomatik ilişkisi üzerinden saldırması takıntının en bariz örneklerinden. Mülteci meselesinde ise Türkiye gibi örnek ülkelerden birisine saldırması da başka bir garabet. Sorarlar BAE Suriyeliler için şimdiye kadar ne yaptı diye. BAE kaç mülteciye ev sahipliği yapıyor? BAE Suriyeli muhalifler için ne yapıyor? Ya Halep?

Allah’tan BAE zihniyeti sadece doğal düşman ve paralarının işlediği yerlerde karşılık buluyor. Arap sokağı, 15 Temmuz’u al aşağı eden Türk halkından ve devletinden hâlâ umutlu. Dahası başta Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Arap ülkesi Türkiye’yle ilişkilerini güvenlik temelli rasyonel bir zemine oturtma gayretinde. Yani BAE’nin parasının prim yapmadığı yerler çoğunlukta.

[Akşam, 5 Aralık 2016]

Etiketler: