BDP’nin Yol Ayrımı

BDP'nin zamanın ruhuna uygun olarak diyalog kapılarını sonuna kadar zorlaması, demokratik çözümde ısrar etmesi ve tarihsel tekrara düşmemesi gerekiyor.

Bugün Ahmet Taner Kışlalı Spor salonunda yapılacak olan BDP 2. Olağan kongresinin sıcak  gündeminde ‘operasyonlar ve canlı kalkan’ meselesi yer alsa da derin ve esas gündeminde Kürt meselesinin geldiği kritik aşama ve bu safhada BDP’nin nasıl bir politik tutum takınacağı sorusu bulunuyor. 12 Haziran seçimleri sonrasında girilen yeni süreç ‘çözüm ve şiddet’ dinamiklerinin aynı anda yaşanmasına neden olurken, çözüm umutlarının yerini kara bulutulara bırakmasına yol açıyor. BDP bu süreçte biryandan Batı kamuoyunun geleneksel ‘PKK’la arana mesafe koy’ telkinlerine maruz kalırken diğer taraftan kendi tabanından yükselen ‘mahalle baskısına’ maruz kalıyor. BDP’nin temel sorunlar karşısında takındığı ikircikli tutum ona zaman kazandırırken aynı zamanda onu işlevsiz bir aktör ve etkisiz bir eleman haline getiriyor.

Kongre gündeminde yer almasa da BDP’nin ‘PKK’la ilişkiler’ başta olmak üzere, meclise gidip gitmeme, geniş tabanlı çatı partisi kurup/kurmama, Türkiyelileşme, PKK’yı aşıp/aşmama, Kürt sorununun çözümünde muhatap olup/olmama ile önümüzdeki dönemde nasıl bir yol haritası izleneceği sorulara hızla cevap vermesi gerekiyor. Kürt meselesinin hergeçen gün daha fazla yakıcı bir sorun haline geldiği koşullarda BDP’nin uzun süre ‘araftaki’ pozisyonunu sürdürmesi zor görünüyor. Hem Kürt siyasi hareketinin dinamikleri hem de Kürt sorununun geldiği kritik aşama BDP’yi hızla bir karar anına zorluyor ve zorlayacak. Partinin çoğu zaman PKK’nın şehir yapılanması gibi davranması ve muhatpalık meselesinde ‘PKK ile Öcalan’ parantezine sıkışması reşit bir parti haline gelmesini engellerken, Kürt sorununun çözümünde oynaması gereken tarihi rolü oynamasına imkan vermiyor.  

BDP-PKK ilişkileri!   

Seçimlerde legal Kürt siyasi hareketi tarihinin en yüksek vekil sayısına ulaşan BDP, şiddet meselesinde olduğu gibi meclise gidip gitmeme konusunda da ciddi bir problemle karşı karşıya. Öcalan, tabanın önemli bir bölümü, parti yönetiminin ve vekillerin bir kısmı meclise gidilmesi ve orada mücadele verilmesini isterken; özellikle KCK yönetimi ve PKK ‘bekle-gör’ taktiği izleyerek pazarlık masasına eli kuvvetli biçimde oturmak istiyor. Yani bir anlamda ‘Devlet-BDP-PKK-KCK ve Öcalan’ arasında adı konmamış bir gölge boksu oynanıyor. Öcalanla-Kandil ilk defa bir meselede bu kadar göz önünde, bu derece farklı pozisyon alırken bu gerilimin doğru yönetilmemesi önümüzdeki dönemde çok daha büyük sorunlara kapı aralayabilir. Bu tahterevalli siyasetinde hangi tarafın ağır basacağı ve kimin öne çıkacağı önümüzdeki günlerde belli olacak. Fakat özelde bugünkü kongrenin genelde Kürt siyasi hareketinin bu soru(n)lara ayrıntılı yanıtlar araması/vermesi gerekiyor. Kürsü bu görünmez gündemi bugün tartışmasa dahi salonda bulunan izleyiciler ve bölge bu sorunları uzun süredir tartışıyor. BDP’nin böylesine kritik bir eşikte kendisinden beklenen tarihsel rolü oynayamaması, ilk defa onu Kürtler nezdinde ciddi bir prestij kaybına uğratabilir. Kürtlerin önemli bir kısmının -en azından BDP’ye oy verenler- PKK’ya söz söylenmesine ve PKK/BDP ayrımına karşı çıkmalarına rağmen aynı zamanda BDP’nin meşruiyet zemininde kalmasını ve parlementonun içinde daha aktif olmasını istedikleri görülüyor. Bunu Diyarbakır gibi bir metropolde verdikleri yüzde altmış destekle yakın zamanda bir kez daha gösterdiler.     

Kürt siyasetinde yeni yaklaşım…

Bu önemli soru(n)lar yanında BDP’nin cevap bulması gereken en

Etiketler: