Anayasa ve Milletvekilliklerinin Düşmesi

Geçtiğimiz hafta CHP milletvekili Enis Berberoğlu ile HDP milletvekilleri Musa Farisoğulları ve Leyla Güven aldıkları kesin hükümlerin TBMM Genel Kuruluna bildirimi ile milletvekillikleri düşmüştü.

Geçtiğimiz hafta CHP milletvekili Enis Berberoğlu ile HDP milletvekilleri Musa Farisoğulları ve Leyla Güven aldıkları kesin hükümlerin TBMM Genel Kuruluna bildirimi ile milletvekillikleri düşmüştü. Berberoğlu MİT’e ait yardım tırlarının durdurulması davasında, “siyasi ve askeri casusluk maksadıyla devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri açıklamak” suçundan 5 yıl 10 ay hapis cezası almıştı. Diyarbakır milletvekili Musa Farisoğulları, Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı davada, “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 9 yıl, Hakkari Milletvekili Leyla Güven ise yine aynı mahkemece ve aynı suçtan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Berberoğlu, Güven ve Farisoğulları’nın cezaları, Yargıtay 16. Ceza Dairesince onanmış ve kesinleşmişti.

Bu isimlerin milletvekilliklerinin düşmesini 1982 Anayasasındaki ilkeler çerçevesinde değerlendirmeden önce, 2016 yılında dokunulmazlıkların kaldırılmasını ve bu sürecin nasıl başladığını hatırlamakta fayda var. Dosyaları bulunan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına ve böylece yargılanmalarına imkan sağlayan düzenleme bir Anayasa değişikliği şeklinde 20 Mayıs 2016 tarihinde 6718 sayılı Kanun’la yapılmıştı. Bu Kanun’la Anayasaya feçici 20. madde eklenmiş ve bekleyen dokunulmazlık dosyalarının tamamının kaldırıldığı hükme bağlanmıştır.

Bekleyen dosyalar için dokunulmazlıkları kaldıran bu düzenleme, CHP ve HDP yöneticilerinin dokunulmazlıkların topluca kaldırılması konusunda defalarca yaptığı meydan okumalar sonrası gündeme gelmiştir. Kılıçdaroğlu birçok defa, kürsü dokunulmazlığı hariç bütün dokunulmazlıkların kaldırılması gerektiğini söylemiş ve kendisinin dosyaları dahil bütün dosyaların Mecliste gündeme alınmasını ve kaldırılmasını önermiştir. “Tüm dokunulmazlıkları kaldıralım hepimiz hesap verelim” demiştir. Demirtaş’ta 5 Ocak 2016 tarihinde “Anayasa teklifimiz orada duruyor. Biz hazırız dokunulmazlık kaldırmaya. Milletvekilleri kürsü dokunulmazlığı dışında dokunulmazlığa sahip olmamalıdır… Bütün vekillerin zırhı kalksın.” şeklinde açıklama yapmıştır. Muhalefet, bu meydan okumalar karşısında AK Partinin tüm dokunulmazlıkları kaldırmaktan kaçınacağını düşünmüştü. Ancak AK Parti bu teklifleri kabul etti ve tek tek bütün dosyaların kaldırılması ile zaman kaybetmek yerine topluca kaldırma sonucu doğuracak bir Anayasa değişikliği önerisinde bulundu. Çünkü bekleyen 600 civarında dosyanın önce Karma Komisyonda ve sonrasında Genel Kurulda görüşülüp karara bağlanması Meclisi aylarca meşgul edecekti. Anayasa değişikliği, dokunulmazlıkla ilgili Anayasal ilkelere aykırılığı iddia edilse de AK Parti, MHP ve CHP’nin desteğiyle Mecliste kabul edildi ve yürürlüğe girdi.

Yani dokunulmazlıkların topluca kaldırılmasını gündeme getiren AK Parti değil bilakis onu buna zorlayan muhalefet partileri CHP ve HDP’dir. Ayrıca CHP, dokunulmazlıkları kaldıran Anayasa değişikliğine destek vermiş ve bu sayede değişiklik teklifi referanduma gerek kalmayacak çoğunlukla kabul edilerek yasalaşabilmiştir.

Üç ismin milletvekilliğini Meclis değil haklarındaki kesin hüküm düşürdü

“Milletvekilliğinin düşmesi” başlıklı Anayasanın 84. maddesinde beş tane düşme sebebi öngörülmüştür. Bu sebepler; istifa, devamsızlık, milletvekilliği ile bağdaşmayan görevde ısrar, kesin hüküm ve kısıtlanma. Bunlardan ilk üçü sebebiyle milletvekilliğinin düşmesi için TBMM’nin kararı aranmaktadır. Yani istifa eden, devamsızlık yapan veya milletvekilliği ile bağdaşmayan görevde ısrar eden milletvekillinin üyeliği kendiliğinden düşmez. Ayrıca TBMM’nin milletvekilliğini düşürme kararı alması gerekir. Ancak kesin hüküm veya kısıtlanma hallerinde milletvekilliğinin düşmesi için, Meclis kararına gerek yoktur, mahkeme kararının TBMM Genel Kuruluna bildirimi yeterlidir. (m.84/2) Anayasadaki bu düzenlemenin sebebi, ortada kesinleşmiş bir yargı kararının olmasıdır. Nitekim Anayasanın 85. maddesinde sadece yukarıda değindiğimiz ilk üç sebeple ve Meclis kararıyla milletvekilliğinin düşmesi durumunda Anayasa Mahkemesinin denetimi öngörülmüştür. Bir üyenin kesin hüküm ve kısıtlanma sebebi ile milletvekilliği düşmüş ise Anayasa Mahkemesine başvuru imkanı yoktur.

Tartışma konusu üç isim Ağır Ceza Mahkemesinde (ilk derece mahkemesinde) yargılanmış ve hüküm giymişler sonrasında çarptırıldıkları cezalar Yargıtay’da (temyizde) onanmak suretiyle kesinleşmiştir. Bu kişilerin üyeliklerinin düşmesi yürütme veya yasamanın siyasal bir kararı ile gerçekleşmemiştir. Kesinleşmiş bir mahkeme kararı söz konusudur ve bu karar Anayasa gereği Genel Kurula bildirilmiş ve üyelikleri düşmüştür.

Bu kararların üzerinden belli bir süre geçmiş olmasına rağmen neden şimdi Meclise bildirilmiş ve bu kişilerin vekillikleri şimdi düşürülmüştür? Bir eleştiri konusu da budur. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, mahkeme dosyalarının ilk geldiğinde incelenmelerinin belli bir süre aldığını ve o sırada infaz düzenlemesi ile yargı paketlerinin gündeme geldiğini belirtmiştir. Zira bu düzenlemelerin milletvekillerinin dosyalarını etkilemesi ve kesinleşmiş dosyalar için yeniden yargılamanın önünü açması mümkün olabilirdi. Şentop’un açıklamalarına göre, TBMM Başkanlığı milletvekillerinin lehine gelişmeler olabileceği düşüncesi ile bu dosyaları bekletmiş ve nitekim iki milletvekilinin üyeliği bu düzenlemeler sonucu düşmemiştir. Örneğin istinaf aşamasında (Bölge Adliye Mahkemesinde) kesinleşen bazı dosyaların temyiz edilebilmesinin yani Yargıtay’a götürülebilmesinin önü açılmıştır.

Sonuç olarak bu dosyalar özel bir gündemle bekletilmemiş, milletvekilleri lehine olabilecek yasal düzenlemeler takip edilmiş, bu düzenlemelerden yararlananlar olmuş ama üç vekil yararlanamadığı için üyelikleri düşürülmüştür.

 [Sabah, 13 Haziran 2020]

Etiketler: