Amerika’da Seçimler

Amerika Birleşik Devletleri'nde kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerine henüz sekiz ay olmasına rağmen, seçim şimdiden gündemin en önemli maddesi haline gelmiş durumda.

Başkan Obama rutin programına artık her hafta birkaç seçim programı da ekleyip bir yandan ısınma çalışmaları yapıp öte yandan da etkili bir teşkilat ve kaynak oluşturmaya çabalarken henüz adayını belirleyemeyen ve ön seçimlerin oldukça yıkıcı ve yıpratıcı geçtiği Cumhuriyetçi cenahta hâlâ belirsizlik hâkim. Yapılan kamuoyu yoklamaları ilk önseçimler sonrasında sadece dört adayın kaldığı Cumhuriyetçi Parti’de hiçbir adayın Cumhuriyetçi tabanı tatmin edememesi ve dahası olası eşleşmelerde tüm adayların Obama’nın gerisinde kalıyor olması durumu Cumhuriyetçiler için daha da vahim bir hale getiriyor. Bazı adayların kampanyalarına neredeyse 10 ay önce başladığı yarışta hâlâ yeni ve toparlayıcı bir isim arayışı dikkatlerden kaçmıyor. Peki, yaza kadar sürmesi beklenen bu yarışın galibi ile Obama arasında geçecek başkanlık yarışında hangi başlıklar öne çıkacak ve Amerikalı seçmen hangi önceliklerle sandığa gidecek?

EKONOMİ… EKONOMİ… EKONOMİ

Seçimlerin tartışılmaz en önemli konusu ekonomi olacak. Bush yönetiminin son yıllarında kronikleşen ve mortgage krizi ve 2008’de yaşanan finansal kriz ile iyiden iyiye derinleşen ekonomik kriz, Obama yönetiminin ilk yıllarında da temel mesele olmaya devam etti. 2010 yılındaki Kongre seçimlerinde Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu elde etmesi sonrasında ekonomik krize bir de iç politik boyut eklenmiş oldu. Geçtiğimiz sene içerisinde Beyaz Saray ve Kongre arasında ekonomik politikalar konusunda yaşanan görüş ayrılıkları bir yandan bazı ekonomik program ve paketlerin uygulanmasını geciktirirken bir yandan da Standard and Poor’s’un (S&P) Amerika’nın kredi notunu düşürmesiyle de sonuçlanmıştı. Seçimlere 8 ay kala hem yaşanan siyasi çekişmeler hem de ekonomiyle ilgili soru işaretlerinin sürmesi ekonomiyi öncelikli mesele haline getirmiş durumda. Yapılan tüm kamuoyu anketleri ve araştırmalar da bunu doğrular nitelikte.

Ekonomik meseleler içinde seçimde en öne çıkan unsurun işsizlik olduğu gözleniyor. Son üç ay içinde her ne kadar yaratılan yeni iş imkânları ile işsizlik oranı yüzde sekizler seviyesine çekilmiş olsa da özellikle görünmeyen işsizlik ve diğer unsurlar hesaba katıldığında bu oranın hâlâ oldukça yüksek olduğu görünüyor. Şimdiye kadar yapılan kamuoyu yoklamalarında işsizlik oranı ile Obama’ya olan destek oranında (Bin Ladin’in öldürülmesinden sonraki birkaç ayı hesaba katmazsak) sürekli bir ters orantı gözlemleniyor. Son üç ay içindeki görece iyileşme Obama’ya olan desteği de ciddi bir şekilde etkilemiş durumda. Eğer bundan sonraki 8 ayda işsizlik trendi aynı şekilde devam ederse Obama büyük bir avantaj elde etmiş olacak. Elbette ekonomik meseleler sadece işsizlik ile sınırlı değil. Yaşanacak başkanlık yarışında aralarında vergi oranları ve neredeyse 14 trilyon dolara varan dış borçların nasıl ödeneceği gibi meseleler de başkan adayları arasında yapılacak tartışmada gündeme gelecek. Ayrıca Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki geleneksel fay hatlarından biri olan federal harcama ve federal devletin hacmi gibi meseleler de elbette sıklıkla tartışılacak.

Bunların yanında dış politikadaki gelişmeler sonucu ortaya çıkabilecek ekonomik meseleler de hem kampanyaları hem de seçimin sonucunu ciddi bir biçimde etkileyebilir. Olası bir İran krizi sonrasında petrol fiyatlarında yaşanabilecek dalgalanmanın beraberinde getireceği kamuoyu tepkisi gibi gelişmeler Obama yönetimine zor günler yaşatabilecek. Buna ek olarak her ne kadar bir kriz beklenmese de Çin ile ekonomik

Etiketler: