Akıl ve Cesaret Bahar Kalkanı’nı Getirdi

Güvenlik toplantısında yol haritası çizildi. Öyle anlaşılıyor ki alınan ilk karar geri çekilmemek, verdiğimiz kayıpların etkisi ile alelacele masaya oturmamak oldu. Şüphesiz böyle bir kararı almak hem ciddi bir siyasi cesaret hem de askeri teknik kapasiteyi gerektiriyordu.

PERŞEMBE gecesi 33 askerimizin İdlib’de şehid düştüğü haberini aldığımızdan beri yaşadıklarımız uzun yıllar sonra bile uluslararası ilişkiler ve güvenlik derslerinde vaka analizi olarak anlatılacak. Önce derin bir hüzün ve moral bozukluğu yaşadık. Bir saldırıda 33 canımızı kaybetmek herkesi derinden sarstı.

İlk aşamada başarılı bir kriz yönetimi ile yaşadığımız hüzün ve moral bozukluğunun kontrolsüz bir öfkeye dönüşmesi engellendi. Eğer Perşembe gecesi devlet ve millet olarak öfkemiz kontrolden çıksaydı, sözgelimi kızgın topluluklar Suriyeli mültecilere saldırsaydı bugün çok farklı bir tabloyu yaşıyor olurduk. Sosyal medyada başta şehit sayısı olmak üzere asılsız haberlerle manipülasyonlar yapılmaya çalışıldı. Devlet aklı çok yerinde bir tedbirle sosyal medya erişimini yavaşlattı. Böylece ‘kötü iletişimin’ önüne geçildi. Diğer taraftan ise gazi ve şehitlerimizin getirildiği Hatay ilimizin valisi sık sık kamera karşısına geçerek şeffaf bir şekilde acı haberleri toplumla paylaştı.

Devlet ciddiyetine yakışır şekilde hareket ederek toplumdan kayıplarımızı gizlemedi. Kötü iletişimin engellendiği ortamda halkın doğru haberi birinci kaynaktan alması sağlandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başkanlığında devam etmekte olan güvenlik toplantısında ortaya çıkan irade yine birinci ağızdan İletişim Başkanı Fahrettin Altun tarafından yapılan açıklamalarla topluma aktarıldı. Hain saldırıya misliyle cevap verileceği, Türkiye’nin İdlib’teki misyonundan geri adım atmasının söz konusu olmadığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklandı.

Kriz yönetimi anlamında bunlar yaşanırken uzun süren güvenlik toplantısında yol haritası çizildi. Öyle anlaşılıyor ki alınan ilk karar geri çekilmemek, verdiğimiz kayıpların etkisi ile alelacele masaya oturmamak oldu. Şüphesiz böyle bir kararı almak hem ciddi bir siyasi cesaret hem de askeri teknik kapasiteyi gerektiriyordu.

Binlerce askerimiz İdlib’in çeşitli noktalarına konuşlanmışken, üstelik hava sahası konusunda dezavantajlı bir durumda olduğumuz değerlendirilirken böyle bir kararı almak her liderin harcı değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi hayatının birçok noktasında olduğu gibi yine cesaretle hareket etti ve bu cesur kararı aldı. Şüphesiz bu kararı alırken en çok güvendiği unsurlardan birisi de ülkenin yerli savunma sanayi noktasında kat ettiği mesafeydi.

Rusya’nın hava sahası blokajının Türk teknolojisi sayesinde delik deşik edileceğini bildiği için cesaretle hareket etti.

Nitekim saatler içinde Erdoğan’ın kararının ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı. ‘Savunma uzmanlarının’ askerlerimizin yeni hava saldırılarına karşı açık hedef olduğu kaygılarını dile getirdiği saatler içerisinde Türkiye karşı saldırıya geçti. Türk İHA ve SİHA’ları, uzun menzilli silahları, son teknoloji ile donatılmış akıllı mühimmatları adete bir askeri ve teknolojik şov yaparcasına rejim unsurlarının üstüne kara bulut gibi çöktü.

Rejime verdirilen ağır kayıplarla şehidlerimizin kanı yerde kalmadı.
Ancak bundan fazlası var. Eninde sonunda Türkiye ile Rusya liderler düzeyinde bir araya gelip İdlib meselesine daha kalıcı bir çözüm bulmaya gayret edecek. Her iki ülke de karşılıklı çatışma istemediğini ve diplomasiye açık olduğunu beyan etti.

Türkiye masaya İdlib’de 33 şehit vermiş bir yaralı aslan olarak oturmayacak. Askerlerinin intikamını almış ve Esed rejimine iç savaşın başından beri verdirilmiş kayıpların daha büyüğünü üstün savaş teknolojisi sayesinde 24 saat içerisinde vermiş bir ülke olarak oturacak..

[Takvim, 2 Mart 2020]

Etiketler: