Balkanlar’da Türkiye ve Almanya


  • Tarih : 21/01/2017
  • Saat : 14:00
  • Yer : SETA İstanbul
  • Adres : Defterdar Mah. Savaklar Caddesi. No:41-43

  • Moderatör : Enes Bayraklı, SETA
  • Konuşmacılar :Elif Nuroğlu, Türk Alman Üniversitesi

    Mehmet Uğur Ekinci, SETA

    Yahya Muhasilovic

SETA Avrupa Araştırmaları Masası koordinatörü Enes Bayraklı moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Balkanlar’da Türkiye ve Almanya” panelinde Türk Alman Üniversitesi Öğretim Üyesi Elif Nuroğlu, SETA Dış Politika Direktörlüğü Araştırmacısı Mehmet Uğur Ekinci ve Yahya Muhasilovic konuşmacı olarak yer aldı. Panelde Balkanlar’da son dönemde birçok alanda giderek görünür hale gelen Türkiye ve Almanya masaya yatırıldı.

İlk konuşmacı olarak söz alan Elif Nuroğlu, Türkiye ile Almanya’nın Balkanlar’daki ticari faaliyetlerini ve yapmış oldukları yatırımlarını özetleyerek konuşmasına başladı. Nuroğlu, Türkiye’nin maksimum ekonomik entegrasyon düşüncesinin Balkanlar politikasının temelini oluşturduğuna ve sadece Arnavutluk ve Kosova’da Almanya’dan daha fazla ihracat yapabildiğine değindi. Özellikle Almanya’nın toplam Balkan ihracatının yüzde 48’ini, Türkiye’nin ise yüzde 35’ini yaptığı Romanya’da iki ülkenin rekabetinin çok yüksek yaşandığını ifade etti.

Balkanlar’da ekonomik sıkıntı içinde olan Yunanistan’dan doğan boşluğu ülkelerin doldurmak istediğini ifade eden Nuroğlu, Türkiye’nin bazı sektörlerde geç kaldığını, Neo-Osmanlıcılık ile ilgili kara propagandanın bölgede yatırımlara engel teşkil ettiğini, Türkiye’nin el atılmamış bakir sektörlere yatırım yapması gerektiğini belirtti. Tarım merkezli bir ülke olarak bilinmesine rağmen Türkiye’nin bölgeye yapmış olduğu et, süt, yumurta ihracatının oldukça düşük seviyelerde seyrettiğini ve bu alanlarda özellikle Almanya’nın önemli bir ağırlığı olduğunu vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.

İkinci konuşmacı Yahya Muhasilovic Türkiye’nin Balkanlar’daki imgesi ve yumuşak gücünün 600 senelik bir olgu olduğunu ve genel geçer hale gelmiş algıların değiştirilmesinin zor olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Balkanlar’da Türkiye hakkında karalama ve kötü imgelerin yaratılmaya çalıştığını belirten Muhasiloviç, Türk dizilerinin bölgede popülaritesinin azaldığını, TİKA ve Yunus Emre Enstitüsü’nün önemli faaliyetleri olduğunu fakat bu faaliyetlerin oluşturulan algıyı kırmak için yetersiz kaldığını ifade etti.

Özellikle Balkanlar’da etkinlik kazanmak isteyen diğer ülkelerin basın ve enformasyona çok önemli ağırlık verdiğine işaret eden Muhasiloviç, Türkiye’nin bu alanda oldukça zayıf olduğunu, Türkiye algısına medya ile yön verildiğini ve Balkanlar’da Türkiye’nin Ortadoğu ülkesi, güvensiz ve antidemokratik bir siyasi yapıya sahip olduğu ile ilgili negatif bir medya kampanyasının varlığından bahsetti. Yahya Muhasiloviç, ders kitaplarında dahi Osmanlı’nın karanlık bir çağın temsilcisi olarak vurgulandığını, bu algının değiştirilmesi için çok çalışılması gerektiğini belirtti.

Üçüncü konuşmacı Mehmet Uğur Ekici ise Türkiye’nin Balkanlar politikasında Bosna-Hersek’in her zaman istisna bir öneme sahip olduğunu, ekonomik ilişkilerin rasyonelliğe dayanması gerektiğini ifade etti. Balkanlar’da servis edilen Neo-Osmanlıcılık korkusunun ekonomik değil siyasi ve güvenlik endişesi olarak ortaya çıktığına inandığını, istatistiki verilere bakıldığında Almanya’nın Türkiye’yi Balkanlar’da bir rakip olarak görmediğini söyledi. Bölge üzerinde birden çok aktörün etkinliğini genişletmeye çalıştığını belirten Ekici, Almanya’nın bölgeye gelecek vizyonu sunduğunu, Rusya’nın oyun kurucu değil oyun bozucu bir politika benimsediğini, Türkiye’nin ise bölgesel sahiplenme ve kapsayıcılık ilkelerine göre bölgeye yaklaştığını ifade etti. Türkiye’nin Balkanlar’daki önceliğinin barış ve istikrar ile birlikte ekonomik kalkınmanın gerçekleşmesi olduğunu belirten Ekici, Türk iş adamlarının bölgeye yatırım yapmasının teşvik edilmesi gerektiğini söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.

“Balkanlar’da Türkiye ve Almanya” paneli soru cevap bölümünün ardından sona erdi.