5 Soru: Palermo Konferansı ve Libya’daki Krizin Geleceği

Türk heyeti Palermo’da gerçekleştirilen Libya Konferansı’ndan neden çekildi? Türkiye’nin Libya krizine ilişkin pozisyonu nedir? Libya krizinin kaynağı nedir? Palermo’daki Libya Konferansı kriz için çözüm olabilir mi? Libya’da bir çözüm mümkün mü?

  • Türk heyeti Palermo’da gerçekleştirilen Libya Konferansı’ndan neden çekildi?

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay başkanlığında İtalya’da düzenlenen Libya Konferansı’na katılmak için Palermo’da bulunan Türk heyeti yaşanan bazı olumsuz gelişmeler nedeniyle konferanstan çekilmiştir. Zira Türkiye’ye iletilen programda yer almadığı halde (resmi toplantı öncesinde) İtalyan Başbakanı, Mısır Devlet Başkanı, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı, Rusya Başbakanı, Fransa Dışişleri Bakanı, Tunus Devlet Başkanı, emekli General Halife Haftar, Cezayir Dışişleri Bakanı ve BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’nin katılımıyla daraltılmış bir toplantı gerçekleştirilmiş ve Türkiye davet edilmemiştir. İtalya Başbakanı’nın sosyal medya hesabından toplantıyı “Libya İçin Akdeniz Bölgesinin Aktörleri Bir Araya Geldi” başlığıyla duyurması durumu daha vahim hale getirmiş, bu başlık Türkiye gibi Akdeniz’in en önemli aktörlerinden birinin toplantıda yer almamasıyla ilgili her izahı anlamsızlaştırmıştır. Oktay, “Akdeniz Bölgesi içinde durumu daha da kötüye götürecek” diyerek Türkiye’nin yer almadığı bir denklemde Akdeniz’de istikrarın sağlanmasının mümkün olmayacağına işaret etmiştir.

  • Türkiye’nin Libya krizine ilişkin pozisyonu nedir?

Türkiye, Halife Haftar’ın 2014 Mayıs’ta gerçekleştirdiği darbe girişimiyle krize sürüklenen Libya’daki durum için uluslararası toplumla birlikte hareket etmeyi tercih etmiştir. Palermo’da düzenlenen Libya Konferansı 2014 yılı Mayıs ayında başlayan Libya krizinden bu yana gerçekleştirilen çok sayıda girişimin sonuncusudur. Libya’da 2014 ortasından itibaren artan çatışmaları durdurmak amacıyla aynı yılın sonunda BM öncülüğünde Libya’da başlayan müzakereler Fas’ın Suheyrat kentinde devam etmiş, 2015 sonunda Libya Siyasi Anlaşması (LSA) çatışan tarafların temsilcilerince imzalanmıştır. 2015 sonunda gerçekleştirilen Roma Konferansı’nda LSA, Libya’ya ilişkin bütün uluslararası aktörlerce onaylanmasına rağmen Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) öncülük ettiği ve Mısır’ın etkin rol aldığı bölgesel blok tarafından anlaşmanın hayata geçirilmesi engellenmiştir.

LSA’dan doğan kurumları meşru otorite olarak kabul eden BM ve uluslararası toplum bunları tanımayan Halife Haftar’a karşı net bir pozisyon almadığı için anlaşmanın hayata geçirilmesi mümkün olmamıştır. LSA’nın uygulanmasında yaşanan sıkıntıları aşmak için Paris’te Macron öncülüğünde iki kez toplantı yapılmış, toplantıya anlaşmanın hayata geçirilmesini engelleyen Halife Haftar davet edilmiş ancak ikna edilememiştir. Ayrıca BM’nin son atadığı Özel Temsilci Gassan Selame, LSA’nın uygulanmasında yaşanan tıkanıklıkları aşmak için bir yol haritası açıklamış ancak burada belirttiği hususların hiçbirine ilişkin net adımlar atamamıştır. İtalya’nın Palermo kentinde gerçekleştirilen toplantı LSA’nın uygulanmamasından doğan sorunları aşmayı hedeflemekteyken Türkiye’nin yer almadığı daraltılmış bir toplantı yapılması Libya Konferansı’nı anlamsızlaştırmıştır.

  • Libya krizinin kaynağı nedir?

LSA’nın uygulanmasında yaşanan sorunlar ya da Palermo’daki krizin kaynağında BAE’nin yönlendirdiği bölgesel blok yer almaktadır. BAE, kendisi ve müttefiklerinin bütün imkânlarını Libya’da kendi vizyonu çerçevesinde bir siyasi düzen inşa etmek için harekete geçirmektedir. Mısır’daki Sisi rejimi ya da Muhammed bin Selman’ın siyaset yapma biçimi BAE’nin temsil ettiği bölgesel düzen arayışının somut halidir. Bu blok Libya, Tunus ve Yemen’de aynı senaryoyu farklı formlarda hayata geçirme arayışındadır. Libya sadece Libya değil, BAE’nin bölgede yeni bir düzen kurmak için verdiği mücadelenin duraklarından biridir.

Bu kampın hayat verdiği Sisi yönetimindeki Mısır, Libya konusunda bu bölgesel bloğun en etkin aktörlerindendir ve Libya’nın doğusunda Halife Haftar’ı askeri ve lojistik olarak desteklemektedir. Muhammed bin Selman’ın etkin olduğu Suudi Arabistan Selefiliğin radikal bir yorumu olan Medhaliliği Haftar yararına ülkenin doğusu ve batısında örgütlemektedir. Medhali Selefiler bir taraftan silahlı birliklerle iç içe geçerek güvenlik sektöründe BAE-Suudi Arabistan lehine etkin olurken camileri, radyo ve televizyon kanallarını propaganda araçları olarak kullanmakta ve toplumsal taban kazanmaya çalışmaktadır. Ürdün, Haftar’ın askerlerini eğitmektedir. BAE ayrıca bazı siyasi isimleri ülke genelinde, farklı yerel aktörleri kendi bölgelerinde parlatarak siyasi arenada da kendisine yakın kişileri güçlendirme arayışındadır. Fransa’daki bağlantıları dahil küresel erişim ağını kullanarak darbeci Haftar’a meşruiyet kazandırmaya çalışan BAE diğer taraftan Abu Dabi’de mukim emekli Batılı ve ABD’li istihbaratçılar üzerinden geliştirdiği operasyon planlarını Muhammed Dahlan gibi isimleri kullanarak bölgede yürütmektedir.

LSA, Temsilciler Meclisinin (TM) imzalamasıyla resmiyet kazanacakken Haftar ve Mısır’ın yönlendirmesiyle bu gerçekleşmemiş ve hatta LSA’dan doğan kurumların çalışması da engellenmiştir. LSA’dan doğan Başkanlık Konseyinin Haftar’ın kontrolü altındaki bölgelere girişine müsaade edilmemektedir. Ülkede ordu ve devlet kurumları doğu ve batı arasında bölünmüş ya da doğuda kopyalanmıştır.

  • Palermo’daki Libya Konferansı kriz için çözüm olabilir mi?

Palermo’daki Libya Konferansı’nda ortaya çıkan görüntü Libya krizi ve çözümsüzlüğün özeti niteliğindedir ve de Türkiye’nin tepkisi bu görüntüden çözüm çıkmayacağına yöneliktir. İtalya’da Mısır ve Haftar’ın, Türkiye’nin olmadığı bir toplantı yapılması noktasındaki tutumu karşısında uluslararası toplumun karşı pozisyon alamaması Libya’daki mevcut durumu imgelemektedir. Zira Mısır ve Haftar ile onların bölgesel yönlendiricilerinin Libya’da bütün uluslararası resmi mutabakatların dışındaki tutum ve davranışlarına ilişkin uluslararası toplumun karşı tavır alamaması Libya krizini derinleştirmektedir. LSA’da Libya siyasetinin ana hatları çizilmişken Mısır ve Haftar anlaşmayı hiçe sayarak ülkenin doğusunda çatışma, batısında kriz çıkartmakta, uluslararası toplumun durumu bu aktörlerin oldubittisine imkan tanımaktadır. LSA, Roma toplantısı ve Paris görüşmelerinde alınan kararlar ve çizilen siyasi çerçevenin hayata geçirilmesi noktasında uluslararası toplum yetersiz kalmıştır. BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame’nin sunduğu yol haritası Haftar’ın dayatmaları nedeniyle hayata geçirilememektedir. Palermo, Mısır ve Haftar’ın oldubitti siyasetinin tartışmaya açılarak küresel mutabakatla çözüm geliştirilmesi gereken bir adresken sahadaki oldubitti siyaseti buraya taşınmıştır. Bu nedenle toplantı anlamsızlaşmış, çözümden biraz daha uzaklaşılmıştır.

  • Libya’da bir çözüm mümkün mü?

İtalya, BM ya da çözüm girişiminde bulunan herhangi bir taraf bölgesel aktörlerin Libya’ya illegal müdahalelerine ilişkin net bir pozisyon alırsa çözüm mümkün olabilir.

Yerel ve uluslararası mutabakatlar sonucunda meşru kabul edilen aktörler açık bir şekilde tanımlanarak gayrımeşru aktörlerin çözümü tıkamasına izin verilmemelidir. Mısır-Libya sınırında Libya’ya yönelik silah ambargosunun uygulanmasında görülen sorunlar, Halife Haftar’ın askerlerinin Ürdün’de eğitim görmesi, BAE’nin doğu bölgesinde bulunan hava üsleri ve Suudi Arabistan’daki dini otoritelerin yönlendirmeleriyle hareket eden dini grupların varlığı çözüm çabalarını akamete uğratan parametrelerdir.

Bu parametreler siyasi bölünmüşlüğü, kurumsal parçalanmışlığı, dini aşırıcılığı, güvenlik sektöründe parçalı yapıyı ve iç çatışmayı beslemektedir. BM’nin 2259 sayılı kararı gereğince ülkenin tek meşru otoritesi Başkanlık Konseyi (BK) olarak kabul edilmektedir. Bu durumda BK’nin onayı olmadan ülkeden bir kurum ya da şahsın herhangi bir eylemde bulunması illegaldir. Ancak Haftar’ın yürüttüğü askeri operasyonların neredeyse tamamı BK’nin izin ve onayı olmadan gerçekleştirilmiştir. BK’nin atadığı İçişleri Bakan Yardımcısı askeri yönetim tarafından tutuklanmıştır ve BK onayı hilafına çok sayıda eylem sürmektedir. Bunun yanında BK’nin meşruiyetini kabul etmeyen ve onayı olmadan hareket eden aktörlerin neredeyse tamamına ilişkin BM hiçbir yaptırım uygulamamıştır. Bu durumun yol açtığı otorite kargaşası ülkede istikrarsızlığı doğurduğu için çözüm inisiyatifleri başarısız olmaktadır.

 

 

Etiketler: